Page 24-25 - aktuel-13

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2016 /
25
24
/ BezmiâlemAktüel 2016
yapılmış her devirde mukaddesliği devam etmiş bir mübarek
mahaldir. Değişik tamiratlar geçirerek günümüze kadar varlığını
ve fonksiyonunu devam ettirmiş ve devam ettirecek olan en
kıymetli yerdir. Bunun dışında Arafat, Mina, Cebel-i Rahme,
Müzdelife (Meş’ar-i Haram), Ten’im gibi mahalleriyle Allahü
Teala’nın emrettiği veya tavsiye ettiği ibadet ve uygulamaların
hayata geçirildiği bir mahaldir Mekke. Bizim edebimiz ve
anlayışımızda tek başına da kullanılmaz Mekke ismi. Mutlaka bir
sıfatla kullanılır: Mekke-i Mükerreme “keremli kılınmış Mekke”,
Mekke-i Müşerrefe “şerefli kılınmış Mekke” ve Kur’an’da ifadesini
bulan Ümmü’l - Kurâ “şehirlerin anası” gibi.
Mekke’nin tarihi bir bakıma kutsalın tarihidir. İlk kuruluşu
peygamber eliyle olan, peygamberler tarafından yenilenen ve en
son peygamber tarafından nihaî halini alan bir kutlu şehir. Adem
Peygamber’den başlayan ve Peygamberimiz (a.s.) son şekli
verilen bir mübarek belde, en mübarek belde…
Sadece Kabe-i Muazzama değil değişik mahalleri de defalarca
tamir edilen ve en son halini Sultan IV. Murad Han zamanında,
onun arzusu ile alanmüminlerin kıblesi, çevresi günün gerekleriyle
değişse de hâlâ gönüllerimize nur saçmaya devam etmektedir.
Mekke ve Medine insanlığın en eski sit alanlarıdır ve kültürel
korunma altında bulunması gereken yerlerdir. Ancak değişik
zamanlarda ve farklı sebep ve sâiklerle tahribata uğramışlar ve
hâlâ bu yıkımlara maruz kalmaya devam etmektedirler. Özellikle
yirminci asırda yeni yöneticilerinin planlı ve ideolojik tahribatı
insanlık tarihi bakımından çok önemli olan hatıraları, abideleri
ve eserleri yok etmiştir. Biz bugün bırakın Asr-ı Saadet’i, yüzyıl
öncesinin Mekke ve Medine ehli nasıl yaşıyordu, bunları hakkıyla
bilmekten âciziz.
Mesela bir Müslüman evi, bir Müslüman çarşısı, bir Müslüman
mahallesi, bir Müslüman mezarlığı nasıldır, onu göremiyoruz.
Buralardan kimler geçmiş, nerede yatıyorlar, bunları bilmiyoruz.
Ehl-i Beyt’in, sahabilerin evleri, iş yerleri vs. nerede ve nasıldır
haberimiz olmuyor.
Altın devirden kalan yadigârlar yok edilmiş, onların yerine
Amerikan kasabalarını kötü kopyaları, plansız, programsız
binalar toplulukları geçmiştir. Betonarme konserve kutuları her
tarafı kaplamıştır. Temizlik ve halk sağlığı hiç dikkate alınmıyor.
Müslümanların kıblesi olan Kabe-i Muazzama ve etrafındaki
Mescid-i Haram ucûbe binalarla boğulmuş, garipleşmiş, kendi öz
değerlerine yabancılaşmış, bir çeşit dinî turizm haline dönüşmüş
uygulamalarıyla muhtevası dünyevîleştirilmiş bir haldedir.
İkinci mübarek beldemiz, hicretle müminlerin merkezi haline
gelmiş ve bütün Müslümanların anavatanı sayılan Medine-i
Münevvere’dir. Niçin bizim anavatanımızdır, diye sorulursa,
Peygamber Efendimiz’in (sav)mübarek eşleri bizimannelerimizdir.
Bu yüce insanların beldeleri
de bizim ana vatanımız
olur. Birçok isimleri olan
bu şehrin eski adı Yesrib
iken bizzat Peygamber
Efendimiz
tarafından
ismi değiştirilmiştir. Diğer
bir ismi de Tayyibe’dir.
Cennetü’l-Baki’de yatan
şanslı insanların, şehirde
hayatlarını idame ettiren
Medine Ehli’nin bastıkları
mübarek topraklar, teneffüs
ettikleri manevî hava, bize o
saadet devrinden esintiler
getiriyor. Geçmiş asırlarda
da, günümüzde de Medine
ehli hürmet edilmesi, taklit
edilmesi ve edebe riayet
edilmesi bizim üzerimize
bir borçtur.
Geçmiş asırlarda güzel bir
uygulama vardı: Hacc-ı Nebi. Bu Mevlid gecesinde
Medine’de toplanılarak gerçekleştirilen bir tatbikattı.
İki gün evvelden gelinir, iki gün sonra da ayrılınırdı.
Peygamber Efendimiz’in (sav) dünyayı teşrifi kutlanır,
Kur’anlar okunur, Efendimizi öven, yad eden kasideler,
naatlar okunur. Medineliler de gelen misafirleri karşılar,
onları misafir eder ve izzet ve ikramda bulunurlardı.
O günlerin her hatırası unutulmaz ve unutturulmazdı.
Maalesef son asırda her şey yok edildi.
Hazret-i Peygamber tarafından sadece üç şehir diğer
şehirlerden daha faziletli sayılmıştır. Bunlar Mekke,
Medine ve Kudüs’tür. Burada yapılan ibadetlerin
bunların dışındaki İslam beldelerinde yapılan
ibadetlerden kat be kat daha değerli olduğu hadislerde
belirtilmiştir. Tabii ki orada yapılan yanlış işlerin yanlışlığı
da o nispette daha bir cezaya müstahak olur.
Üç şehirde peygamberlere vatanlık etmiş yerlerdir.
Elbette bunların dışında da çeşitli nebilerin yaşadıkları
şehirler vardır, Mısır’daki kentler, Medayin-i Salih,
Ur, Ninova v.s. Ancak bunları harem şeklinde
belirlenmemiş ve belirtilmemiştir. Bu bakımdan bu üç
mübarek belde tevhid inancının ve tevhidin merkezleri
olarak varlıklarını kıyamete kadar sürdürecektir. Bu
sebepten Kudüs bütün Müslümanların kalbinde derin
bir acıdır. Bunun için bu beldenin tekrar aslî kimliğine
dönmesi için hiç olmazsa kalben çaba göstermesi bir
borçtur. Bilindiği gibi Kudüs İshak Aleyhisselam’dan İsa
Aleyhisselam’a kadar Beni İsrail nebilerinin yaşadıkları
ve tebliğ görevlerini yerine
getirdikleri yerdir. Biz de
bu Allah nebilerinin yurdu
olmasının yanında İki Cihan
serveri Hz. Muhammed
Aleyhisselam’ın
miraç
hadisesinde ilk durak
olması, buradan Cenab-ı
Allah
ile
görüşmeye
gitmeden bütün nebilere
imamlık yapması gibi,
ilk kıblemiz olması ve
sebeplerden dolayı diğer
iki mübarek beldeden
ayırmadığımız
bir
mukaddes mahal olarak
görüyoruz. Tabii Mescid-i
Aksa ve Ömer Camii
karıştırılsa da oranın da her
sokağı
peygamberlerin,
havarilerin gezdiği, onların
hatıralarını taşıyan yerler.
Vahyin
esintilerinin,
izlerinin bulunduğu mahaller. Her ne kadar şirk ve
küfürle kirletildiyse de…
Bu mübarek beldelere İslam memleketlerinin her
tarafından yardımlar geliyordu. Osmanlı Sultanları ve
valide sultanlar, hanedan mensupları her sene için
hizmetlerde kullanılmak üzere bir bütçe harcanıyor,
vakıf hizmetleri yoluyla işler deruhte ediliyordu.
İşte Hanım Sultanların yaptığı bağışlar ve hayır
faaliyetlerine baktığımızda, Mihrimah Sultan’ın su
Ayn-ı Zübeyde adı verilen Taif’ten Arafat’a kadar
gelen su yolunu tekrar yaptırması, Mescid-i Haram ve
Mescid-i Nebevî’ye yapılan bağışlar; Hürrem Sultan’ın
Kudüs ve Haremeyn’e yaptıkları bağışlar, vakıflar,
Bezmiâlem Valide Sultan’ın Mekke’de yaptırdığı,
ancak torunu Abdülhamit Han tarafından tamamlanıp
hizmete açılan Guraba-i Müslimîn Hastahanesi,
çeşmeler, Mescid-i Nebevî’de hatimler, Şifa-i Şerif
okunması, aydınlatma için gerekli tahsisatın kesintisiz
gönderilmesi gibi şeyler, diğer hanedan mensupları
tarafından ve Devlet tarafından yaptırılan şeyler, Mesela
Hicaz Demiryolu’nun Medine’ye kadar götürülmesi bu
meyanda sayılabilir.
Bu mübarek beldelere hizmet bir ibadettir. Bu
bakımdan hiçbir dünya hesabı yapmadan biz de
bu güzel geleneği sürdürmeli ve Allah ve Resulünün
hoşnutluğunu kazanmalıyız.