Bezmiâlem Aktüel 2019 /
29
yapıtaşlarını ve bunların katıldığı reaksiyonları
inceler. Kısacası biyokimya, yaşamın temel
kimyasıyla ilgilenir. Biyokimya ilk olarak 1903
yılında bilimsel literatürde yerini almış genç biri
bilim dalıdır. Alman kimyager Frederic Wohler'in
1820 yıllarında üreyi kimya laboratuvarında sentez
etmesi, biyokimya tarihinde bir dönüm noktası
olmuştur. Çünkü bu buluş, organik moleküllerin
yalnız canlılarda bulunduğuna inanılan ve adına vital
güçler denen bir kuvvet tarafından sentezleneceği
inancının yıkılmasına neden olmuştur. Dolayısıyla
biyokimya alanında en büyük atılımlar 1820’lerden
sonra olmuştur. Harden ve Young ile Embden -
Mayerhof'un karbohidratların ara metabolizması
konusundaki çalışmaları, Alman bilim adamı Hans
Krebs’in 1937 yılında trikarboksilik asit döngüsü
konusundaki buluşları, bu devrin dikkate değer
araştırmalarıdır. 1953 yılında I.D.Watson ve F.Crick’in
DNA'nın yapısını aydınlatması, protein sentezinde
çok önemli ilerlemelerin olmasını sağlamıştır. Bu
tanımlamayla birlikte 1962 yılında Nobel Ödülü
almışlardır. Bu sayede çeşitli DNA moleküllerinin
daha detaylı incelenmesi ve rekombinant DNA
teknolojisi ile birçok proteinin laboratuvar
şartlarında sentezlenmesi mümkün hale gelmiş, gen
mühendisliği dediğimiz yeni bir alan doğmuştur.
Biyokimya alanında henüz keşfedilmeyi bekleyen
çok şey var. Nitekim biliyorsunuz, Nobel Ödüllü bilim
insanımız Aziz Sancar da bir biyokimyacıdır. Yakın
zamanda kanser ile ilgili çok ilginç bir buluşa imza
attı. Dr. Sancar araştırması sırasında keşfettiği yeni
bir bilgiyi heyecanla evine giderek eşi ile paylaşıyor
ve diyor ki “Hanım hanım! Ben öyle bir şey keşfettim
ki bunu bir Allah bir de ben biliyorum.”