Page 12 - aktuel-24

Basic HTML Version

12
/ Bezmiâlem Aktüel 2019
GUREBA HASTANESİ
9.HARİCİYE KOĞUŞU
Tıp tarihimizde “hastane” adını alan ilk sağlık kuruluşu olan
Gureba-i Müslimin Hastanesi, Peyami Safa’nın 9.Hariciye Koğuşu isimli
romanına da konu olmuştur.
PROF. DR. TURAN ASLAN
BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ DEKANI
BezmiâlemValide Sultan, II. Mahmud’un eşi ve 16 yaşında tahta
çıkan Abdülmecid’in annesidir. Osmanlı tarihinin eserleriyle en
tanınmış, fakat hakkında bilinenlerin çok sınırlı kaldığı valide
sultanlardandır. Yeniliklerin gerçekleştiği Tanzimat döneminde
genç yaşta tahta çıkan oğlu Abdülmecid’e dirayetiyle destek
olmasının yanı sıra, dört torununun da (V. Murad, II. Abdülhamid,
V. Mehmed Reşad ve VI. Mehmed Vahdettin) padişah olmaları
nedeniyle son dönem Osmanlı devlet işleyişine ve yenilik
hareketlerine damgasını vuran bir valide sultan olmuştur.
Valide Sultan, akıllı, onurlu, iyiliksever, yoksula yardımı amaç
edinmiş bir anne ve ince duygulu bir kadın olarak toplum
hafızasında yerini almıştır.
Valide
Sultan
döneminde,
Müslümanların
gidebileceği İstanbul’da var olan çalışır haldeki
sağlık kuruluşları sayıca yetersiz olduğu kadar, fiziki
koşullar ve donanımlar da eksikti. İşe yarayacak
olanların da sayısı azdı. Bunları; Fatih’te şifahane
(metruk haldedir), Süleymaniye Darüşşifası (daha
çok psikiyatrik hastalara hizmet ediyordu), Haseki
(Hürrem Sultan Darüşşifası: düşkün kadınlara
barınak rolünü karşılıyordu), Üsküdar’da eski
Toptaşı Tımarhanesinin yerinde Nur-u Banu Sultan
Bimarhanesi (Askeri Hastane olarak kullanılıyordu)
ve Edirnekapı Gureba ve Bekâr Hastanesi
(Hapishanede hastalananlara hizmet vermekteydi)
şeklinde sıralayabiliriz.
Bu yetersiz sağlık teşkilatlanmasına ilaveten,
gerçekleşen bazı olayların da yeni bir hastanenin
kurulmasını gündeme taşıdığını söyleyebiliriz. Bu
konuda farklı rivayetler olsa da en akla yakın olanı,
Valide Sultan’ın yolda rastladığı (hastaneye yatması
gerektiği halde Cerrahbaşı Halil Efendi’nin bile
yatıracak hastane bulmakta zorlandığı) bir hastadan
etkilenmesi sonucu, yoksullara yönelik bir hastane
yaptırmaya karar vermesidir.
Gureba-i Müslimin Hastanesi
Bilgilerimize göre 24 Eylül 1843 tarihinde temeli
atılmış olan hastane, 4 Nisan 1845 Cuma günü
Padişah Abdülmecid ve devlet erkânının katıldığı
bir törenle hizmete açılmıştır. 1845’te düzenlenen bir
vakıfname ile “Gureba-i Müslimin Hastanesi” adı ile
vakfedilmiştir. Tıp tarihimizde “hastane” adını alan
ilk sağlık kuruluşudur. Vakıfnamenin ilk ve en önemli
maddesi, Valide Sultan’ın o günkü koşullarda en ileri
donanım ve insan gücüyle desteklediği hastanesini
“gureba-i müslimin’e” tahsis ettiğini belirtmesidir. Bu
zamana kadar yapılmış olan, adı geçen kurumların
hepsi, yine hastane manasında olmak üzere, hep
“Bimarhane” unvanıyla adlandırılmışlardır. Vakfiye
ile fakir ve gariplerin ücretsiz tedavisi sağlanırken,
nizamnamesine ise hastaların iaşesi ve çalışanların
hakları konusunda çok titiz hükümler konulmuştur:
“Bir soğanın bir altın fiyatında bile olsa alınarak
hastaya verilmesi” iaşeden tasarruf yapılmaması,
doktorların hasta yiyecekleri konusundaki tavsiye
ve isteklerine kesinlikle uyulması gibi.
Talimatnamede
kimlerin
hastaneye
kabul
edileceği açıkça belirtilmiştir: “Tedavi / ameliyat
sonunda hastalıklarından kurtulabilecek olanlar ile