Page 23 - aktuel-25

Basic HTML Version

23
/ Bezmiâlem Aktüel 2019
1040 yılından bu yana bu topraklar için, vatan,
devlet, millet aşkıyla toprağa düşmüş olan bütün
şehitlerimizi ve 15 Temmuz şehitlerimizi rahmet
ve minnetle anıyorum. Yine bu yolda gazilerimizi
de minnetle anıyorum. Allah bizlere bir daha 15
Temmuz’da yaşadığımız gibi şeyler yaşatmasın.
Cumhuriyet öncesinden de başlayarak darbelerin
tamamı Cuma günü olmuştur. Maalesef zaman
içinde oluşmuş bir darbe geleneğimiz var;
Cumhuriyet öncesinde ve Cumhuriyetten sonra
1960, 1970, 1980, 1997 ve 2016 darbelerinde
bunu görüyoruz. Bu darbeleri gerçekleştirenler
yada teşebbüs edenler birden bire kalkıp darbe
yapalım demiyorlar. Mutlaka darbelerle ilgili
önceden bir altyapı oluşturuyorlar. Darbelerle ilgili
altyapı oluştururken; -1980’den örnek vereceğim-
Türkiye’de her gün ortalama 20 insan öldürülüyordu.
Öldürenler de ölenler de dışardan insanlar değil;
kendi insanlarımız. Hepsi bu toplumun, bu milletin
evlatları. Hatta daha vahimi; en akıllı, zeki olanları…
Bu ölümler sürekli devam edince toplumda
bunalıma neden oluyor ve toplum çaresiz kalıyor.
1980’de ben 12 yaşındaydım, olanları hatırlıyorum.
Herkes “Oh! İyi ki asker geldi” dedi. Çok iyi bir
durum olduğunu düşündüler.
Ama yıllar sonra 12 Eylül neden yapıldı? 12 Eylül
yapıldıktan sonra neler yaşandı? Toplum olarak
bunun muhasebesini yaptığımızda bambaşka
şeylerle karşılaştık. Bu dönemi 15 Temmuz ile
karşılaştırdığımızda; 2015’te İstanbul İl Emniyet
Müdürü olarak atandığım zaman Türkiye’nin her
yerinde terörle ilgili sıkıntılarımız vardı. İstanbul’da
da vardı. Ama normal olmayan bu terör olaylarının
sağanak şeklinde gelmesiydi. 2016 yılını
hatırlatıyorum sizlere; Ocak ayında Sultanahmet’te
DEAŞ saldırısı, Mart ayında İstiklal Caddesinde
yine DEAŞ saldırısı, Haziran ayında Vezneciler’de
polis aracına PKK saldırısı, Atatürk Havalimanında
DEAŞ saldırısı, 10’un üzerinde Vezneciler’de ve
40’ın üzerinde Atatürk Havalimanında insanımız
şehit oldu. Bunu şöyle değerlendirin; bu sayılar
Sultanahmet’te o kalabalıkta 50 olabilir miydi?
Olabilirdi. Taksim İstiklal Caddesini hepimiz biliriz.
4 kişi değil de 100 kişi ölebilir miydi? O patlayıcı ile
ölebilirdi. Vezneciler’deki zırhlı polis aracına yapılan
saldırıdan 15-20 dakika sonra ben oradaydım. Zırhlı
bir polis aracının nasıl bir yerden bir yere fırladığını
kendi gözlerimle gördüm. Orada da 50-100 kişi
ölebilirdi. Yine Atatürk Havalimanında 3 DEAŞ’lı
terörist... Polis arkadaşlarımızdan bir tanesini fark
ediyor ve arkasından takip ediyor. DEAŞ’lı terörist
takip edildiğini anlıyor ve o polis arkadaşımıza
4-5 el ateş ediyor. O polis arkadaşımız saatlerce
orada kan kaybediyor fakat o teröristler öyle bir
durumda kalıyor ki gerçekleştirmek istedikleri
saldırıyı planladıkları zamandan öne almak zorunda
kalıyorlar. Teröristlerden biri polis arkadaşımıza ateş
ettikten sonra hızlı bir şekilde kapıya doğru hareket
edip kendini patlatıyor. Normalde planlı yapacağı bir
işi öne almak zorunda kalıyor. Diğer DEAŞ’lı genç
bir polisimiz tarafından fark ediliyor ve polisimiz onu
orada vuruyor. Eğer o polisimiz o kişiyi vurmamış
olsaydı, üzerlerindeki mühimmat yüzünden neticede
150-200 kişiyi kaybedebilirdik.
Biraz önce 12 Eylül’den verdiğim örnekten hareketle
bir an için saldırıların tam olarak amacına ulaştığını
ve Sultanahmet’te 50 kişi, Taksim’de 50 kişi,
Vezneciler’de 100 kişi, Atatürk Havalimanında 150
kişinin öldüğünü düşünün. Böyle bir durum tüm
toplumu endişeye sürüklerdi ve güvensiz şehir ve ülke
imajı oluştururdu. Bu duruma müdahale edilmeseydi,
toplumda “bizi kurtaracak birileri yok mu?” sesleri