Page 33 - aktuel-7

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2015 /
33
üretilmekte idi. 1950’de BCG aşısı üretim labora-
tuvarı açılarak tüberküloz konusunda endemik olan
ülkemiz dışabağımlı olmaktan kurtarılmıştır. 1953
yılında, BCG ve İnfluenza aşı laboratuvarları, WHO
(Dünya Sağlık Örgütü) tarafından kabul edilerek ba-
şarımız tescillenmiş ve örnek iki kuruluş olarak ilan
edilmiştir. Ama 1980’li yıllara gelince, çağımızın hızlı
ilerleyen bu önemli konusunda yarışı kaybetmiş ve
dünyaya ayak uyduramaz olmuşuz.
Bizler, aşı ve antiserum konusunda dünyaya örnek
olmuş, çaresiz insanların derdine derman olmuş,
bu konunun öncüsü olup ilerlemeleri yakından ta-
kip ederek başkalarına da öğreten ve yardımda bu-
lunan bir geçmişe sahibiz. Ama bunu günümüzün
teknolojisine uyarlamamışız. 1980’li yıllarda kimi
üretimler çağın gerisine düşmüş ve kabul edilemez
olmuş, giderek yerli üretim kalmamıştır. Şu anda
bu alanda istenilen noktada olmadığımızı üzülerek
söyleyebilirim.
Son yıllarda bu alanda yeni gelişmelerden söz
edilebilir mi?
Nasıl ki ülkeler uzay teknolojisine sahip olanlar ve
olmayanlar diye kategorize ediliyorsa, kendi biyo-
lojik ürünlerini üreten ve üretemeyen ülkeler olarak
da kategorize edilebilirler. Bu nedenle biyotekno-
lojik çalışmalar, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın hima-
yelerinde TÜBİTAK tarafından destek altına alındı.
O desteklerle bu konuda çalışan bilim adamlarının
artmasını umut ediyorum. Ülkemize özgü olan bu-
laşıcı hastalıkların çözümünde (Ör., Kırım Kongo
Kanamalı Ateşi, Tularemi gibi) emek harcayıp çö-
züm üretmek bize düşüyor. Kimse ekonomik çıka-
rına karşılık gelmeyen bir konuda bizim derdimizle
ilgilenmez. Bunlara dair ilaçları, aşıları, antiserumları
bizim geliştirmemiz gerekiyor.
1885 yılında L Pasteur kuduz aşısını bulmuş, ancak
ekonomik yetersizlik nedeni ile üretime geçilemi-
yordu. Bu aşının insanlığa hizmet olduğunu düşü-
nen II. Abdülhamid Han ileri görüşlülüğü sonucu
800 Osmanlı lirası hibe ederek kuduz aşısı üretimini
sağlamış (1886) ve karşılığında sadece bilim adamı
(Mirliva Prof. Dr. Alexander Zoeros Paşa, Dr Hüse-
yin Remzi, Veteriner Hekim Hüseyin Hüsnü, vb.)
eğitimi istemiştir. Böylelikle dünya ile aynı zamanda
kuduz aşısını yerli üreten (1987) ve uygulayan ülke
konumuna gelişimiz örnek alınarak aşı çalışmaları-
nın yeniden dizayn edilebileceği kanısındayım.
1885 yılında L. Pasteur kuduz aşısını bulmuş, an-
cak ekonomik yetersizlik nedeni ile üretime geçi-
lemiyordu. Bu aşının insanlığa hizmet olduğunu
düşünen II. Abdülhamid Han ileri görüşlülüğü
sonucu 800 Osmanlı lirası hibe ederek kuduz
aşısı üretimini sağlamış (1886) ve karşılığında sa-
dece bilim adamı (Mirliva Prof. Dr. Alexander Zo-
eros Paşa, Dr. Hüseyin Remzi, Veteriner Hekim
Hüseyin Hüsnü, vb.) eğitimi istemiştir. Böylelikle
dünya ile aynı zamanda kuduz aşısını yerli üreten
(1987) ve uygulayan ülke konumuna gelmişiz.
Bizler, aşı ve antiserum konusunda
dünyaya örnek olmuş, çaresiz
insanların derdine derman
olmuş, bu konunun öncüsü olup
ilerlemeleri yakından takip ederek
başkalarına da öğreten ve yardımda
bulunan bir geçmişe sahibiz. Ama
bunu günümüzün teknolojisine
uyarlamamışız.