Page 46 - aktuel-7

Basic HTML Version

46
/ BezmiâlemAktüel 2015
İçinde bulunduğumuz asrın bilgi asrı olduğu aşikâr-
dır. Bilgiyi verimli bir şekilde enerjiden hastalıkla-
ra, kıtlık probleminden çevre kirlenmesinin engel-
lenmesine kadar insanlığın en temel meselelerinin
çözümünde kullanacak olan milletler, hem kendile-
rinin hem de insanlığın refahının gelişimine en yük-
sek düzeyde katkıda bulunacak olanlardır. Ülkemiz
yetiştirmiş olduğu kaliteli insan gücüyle özellikle
yaşam ve tıbbi bilimlerde dünyada lider konumda
bulunma potansiyelini taşıyan nadir ülkelerden bi-
risidir. Ancak var olan bu potansiyelin harekete ge-
çirilmesi bir takım yapısal sorunların giderilmesi ve
dolayısıyla verimliliğin artırılmasıyla mümkündür.
Ülkemizdeki üniversiteler bir kaç istisnası olmakla
beraber yapı itibari ile araştırmadan ziyade eğitim
yönü çok daha ağır basan müesseselerdir. Bu du-
rumun şu ana kadar özellikle finansal kaynakların
eksik olması gibi çok temel sebepleri olmakla bera-
ber, dünyanın 16. büyük ekonomisine sahip olduğu
halde ülkemiz, yaşam bilimleri alanında etkili yayın
sıralamasında Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Yuna-
nistan gibi ülkelerin dahi gerisinde bulunmaktadır.
Üniversitelerimizin araştırma açısından ciddi yapı-
sal problemleri, dünyanın önde gelen kurumlarında
doktora, post-doktora eğitimi almış, hatta öğretim
görevlisi olarak çalışmakta olan vatandaşlarımızın
ülkemize dönüp kendi birikimlerini ülkeye aktarabil-
melerine engel olmaktadır. Şahsi motivasyon veya
diğer nedenlerle ülkemize dönen bilim insanları ise
döndükleri üniversitelerdeki temel alt yapı yoksun-
luğu, yoğun ders yükü ve araştırma mantalitesi
eksikliğinden dolayı verimli olamamaktadır. Bu ise
zamanla ortamı değiştirmek yerine ortama adapte
olmalarına sebep olmaktadır. Bunun en temel sebe-
bi ise ülkemize dönen ve ciddi araştırma motivas-
yonu ve donanımı olan bireylerin bulundukları ku-
rumun yapısını, genel anlayışını değiştirecek kritik
insan konsantrasyonuna ulaşamamalarıdır.
Amerika ve Avrupa başta olmak üzere, doktora ve
doktora üstü çalışmalarını bu ülkelerde başarıyla ta-
mamlamış, dünya standardında araştırma yapacak
donanıma ulaşmış ve bunu yaptıkları uluslararası
yayınlarla ortaya koymuş çok sayıda Türkiye cum-
huriyeti vatandaşı bulunmaktadır. Ülkemiz bu çok
kıymetli insan kaynağını en azami derecede verim-
li kullanmalıdır. Bunun için gerekli olan alt yapının
kurulması ülke menfaati açısından zaruridir. Bu alt
yapının en önemli unsurunun dünya standartlarında
benzer eğitimden geçmiş, araştırma motivasyonu
yüksek bireyleri farklı kurumlarda görevlendirip sey-
reltmek yerine aynı hedefe odaklanmış bir çatı al-
tında toplamak olduğuna şiddetle inanmaktayız. Bu
yaklaşımla kurulacak bir araştırma enstitüsü, dün-
yadaki diğer örneklerde de olduğu gibi ülkemizin
göz bebeği olacaktır. Zira, kaliteli insan açısından
belli bir kütle yoğunluğuna ulaşmış bir kurumda,
dünya standartlarında araştırma yapılacak ortamın
tesisi çok daha rahat sağlanacaktır. Aynı dili konu-
şan, benzer eğitimden geçmiş, bilimsel problem
çözüm metodolojisine vakıf bireylerin birbirlerine
yardımcı ve destek olması kaçınılmazdır. Bu ise çok
değişik alt yapılardan gelen araştırmacı bilim ada-
malarının kendi donanımlarını aktarmalarını ve dola-
yısıyla yaşam bilimlerindeki kompleks problemlerin
çözümünü kolaylaştıracaktır.
Bu amaçla, doktora eğitimini ABD’nin en önde ge-
len üniversitelerinde tamamlamış, hâlihazırda Har-
vard Tıp Fakültesi’ne bağlı hastane ve enstitülerde
yaşam bilimleri alanlarında doktora üstü çalışma-
larını sürdürmekte olan 10 kadar araştırmacı bilim
insanının uzun soluklu girişimiyle, Türkiye’deki ilk
tematik tıp üniversitesi olan Bezmiâlem Vakıf Üni-
versitesi bünyesinde, sayın cumhurbaşkanımızın
yönlendirmesi ve desteği, sayın mütevelli heyeti
başkanımızın ve rektörümüzün liderliğinde, enstitü
müdürümüzün yoğun çalışmaları neticesinde etkili
bir şekilde beyin göçünü tersine çevirecek örnek bir
enstitü kurulmuştur.
Böyle bir enstitünün ülkemizin biyolojik araştırmalar
alanında en önemli merkezlerinden biri haline ge-
leceğine, İsrail’de Weizmann, İsveç’de Karolinska,
Almanya’da Max-Planck, İsviçre’de ETH enstitüleri
gibi bulundukları ülkenin ismini uluslararası akade-
mik ortamlarda parlak bir şekilde temsil eden bir
yer olacağına inancımız tamdır. Enstitümüz, kendi-
sinden sonra bu tarz bir girişimle açılacak olan ens-
titüler için de bir emsal olmakla kalmayacak, aynı
zamanda dünyanın dört bir yanında araştırmalarına
devam etmekte olup ülkesine dönmeyi arzu eden
Türk bilim insanının ülkemize dönmesine de vesile
olacaktır.