Page 68 - aktuel

Basic HTML Version

Yrd.Doç.Dr.Mehmet Emin
AGAR:
III.Selim edebiyattaki
başarısı malum olsa da
asıl musiki anlamında
çığır açmış, makamlar
bulmuştur. Bir çok beste
sahibidir. Sultan III. Selim’in
Topkapı Sarayı’nda sürdüğü
yirmi senelik saltanatının
yanı sıra, çocukluğundan
beri bütün içiyle, ruhu ile
bağlandığı bir de mûsikî
saltanatı vardır. Sûzidilârâ
fasıl ve âyininin bestekârı
eski edebiyatımızın Şeyh
Galipleri, Esrar Dede’leri ile
çağdaş bir şairi, Mevlânâ
dergâhının yumuşak gönüllü
bir dervişi olan bu içli, hisli
insan, şehid edilinceye kadar
yaşadığı günleri, seneleri,
Sadullah Ağa, Ârif Mehmed
Ağa, Tanbûri İzak, Abdülhalim
Ağa, Hamami-zâde İsmail
Dede gibi büyük ustalarla
geçirmiştir.
Padişah, mûsikîye genç
yaşında başlamış ve bu güzel
sanatla en ziyade şehzâdeliği
zamanında meşgul olmuştur.
Tahta çıkınca saltanat
gaileleri, hükümet işleri,
yenilik teşebbüsleri onun bu
meşguliyetine az çok mâni
olmuşsa da, vakit buldukça
yine yeni yeni besteler
vücûde getirmekten geri
kalmamış ve kendisinin doya
doya uğraşamadığı bu güzel
sanat müntesiblerini dâima
teşvik ve himaye etmiştir.
III. Selim’in mûsikî hocaları
Kırımlı Ahmed Kâmil Efendi
ve Tanbûri Ortaköylü İzak’tır.
Ahmed Kâmil Efendi’den usûl
ve eser meşk etmiştir. III.
Selim yeni birleşik makamlar
meydana getirmiştir ki,
bu onun hassasiyetinin,
zevkinin ve nihayet mûsikî
bilgisinin enginliğine
delâlet eder. Asırlardan
beri işlene işlene en güzel
eserlerin bestelendiği belli
başlı makamlardan başka
Isfahanek-i cedid, Hicazeyn,
Şevk-i dil, Arazbar-bûselik,
Hüseyni-zemzeme, Rast-ı
cedid, Pesendide, Neva-kürdi,
Gerdaniye-kürdi, Sûzidilârâ,
Şevkefzâ makamları onun
meydana getirdiği birleşik
makamlardır.
Tanbûri ve neyzen olan
Sultan III. Selim aynı
zamanda Mevlevi idi. Bu
alçak gönüllü şahâne derviş,
Galata Mevlevihânesi
“Defter-i Dervişanı”na “Selim
Dede”diye imza atmıştı.
Bütün hayatı boyunca
bu ilim ve sanat yuvasını
korumuş, her türlü yardımı
esirgememiştir.
Hatice KARATAŞ: Sanat
anlamında önemli gelişmeler
olmuş bu anlamda
baktığımızda..Peki, sağlık
alanında bildiğimiz kadarıyla
darüşşifalar var, ancak
gerçek anlamda ilk hastane
Abdülmecid Han tarafından
inşa ettirilen Bezmialem
Valide Sultan Gureba-i
Müslimin Hastanesi’dir. Bir
de sonrasında II.Abdülhamid
Han’ın sağlık politikaları var.
Abdülhamid Han’da evvel
sağlık politikaları nasıldı?
Yrd.Doç.Dr.Mehmet
Emin AGAR:
Fatih Sultan
Mehmet ve Kanuni Sultan
Süleyman darüşşifaları
var, yanı sıra II.Bayezid’in
de Edirne’de yaptırdığı
Sağlık Külliyesi bulunuyor.
Osmanlı İmparatorluğunun
ilk dönemlerinden bu yana
bakıldığında ise fazla
kayıtlar olmadığında,
diğer Padişahların bu
manada ne yaptıkları
pek bilinmemektedir.
II.Mahmud’un Batılılaşma
sürecini başlatmasıyla
başlayan baba-oğul-torun
zincirlemesinde sağlık
alanında en etkin yapılmış
işler mevcuttur. Oğul’un
yaptırdığı ilk hastaneden
sonra, torunun sağlık
politikaları imparatorluğun
modern zamanlarının
çalışmalarıdır.
Hatice KARATAŞ: Hekimlik
ya da sağlık alanında meslek
eğitimi alan bir Padişahımız
var mıydı?
Yrd.Doç.Dr.Mehmet
Emin AGAR:
Osmanlı
İmparatorluğunda
hekim olan bir Padişah
bulunmamaktadır. Sağlık
alanında genellikle
transferlerle bu konuda
ilerleme kaydedilmiştir.
Şöyle ki; nerede iyi bir hekim
var idiyse, o kişi bulunarak
getirtilmekteydi. Sadece
sağlık değil aynı zamanda
diğer konuların da en iyi
uzmanları araştırılıyordu
ve hizmet için getiriliyordu.
Ancak modern zamanlarda
sağlık alanında daha fazla
bir eğilim görülmüştü.
Bu belki de, bir çok
bulaşıcı hastalıkların
yaygınlaşmasından da
kaynaklanıyor olabilirdi.
Çok iyi sonuçlar veren
II.Abdülhamid Han’ın sağlık
politikalarının izlerinin,
Cumhuriyet döneminde
de görülmekte olduğu bir
gerçektir.
Hatice KARATAŞ: Hanım
Sultanlar da özel eğitim
alıyorlardı. Haremde özel
eğitimler alarak haseki ve
valide sultan olma hakkı
için mücadele ediyorlardı.
Genel olarak bize Hürrem
Sultan entrikacı, kötücül
bir karakter olarak
yansıtılmıştır. Sizce, özel
ve adap ile yetiştirilmiş bu
hanım sultanların söylendiği
gibi entrikacı ve kötücül
olma olasılığı olabilir mi?
Yrd.Doç.Dr.Mehmet Emin
AGAR:
Günümüzde dizi
senaryoları veya bazı dış
kaynaklı romanların yazarı
temasal anlamda ilginç
olsun diye drama yönüne
ağırlık vererek, iyi-kötü
karakterler oluşturuyorlar.
Hürrem Sultan, seyredilen
dizideki gibi hırçın, bencil,
entrikacı, kötü ruhlu biri
muhakkak ki değildi. Özel
adap ile yetiştirilen bir
kişinin olumsuz kişilik
göstermesi beklenilemez. Bir
çok hayır eserleri yaptırdığı,
çok iyi edebi metinler
yazabildiği bilinmektedir.
Hürrem Sultan’ın yaptırdığı
bilindik eserlerinin başında
Haseki Külliyesi gelmektedir.
Külliye, Cami, medrese,
sıbyan mektebi, çeşme,
imaret ve dârüşşifâdan
meydana gelmektedir. Mimar
Sinan’ın hassa başmimarı
olduktan sonra yaptığı
ilk eserdir. XIX. Yüzyıldan
itibaren Haseki adıyla anılan
Avratpazarı semtinde
kurulmuştur. Darüşşifa,
Osmanlı mimarî tarihinde bir
benzeri daha bulunmayan
orijinal bir yapıdır. Mimar
Sinan’ın, yaptığı eserler
içinde en mükemmel
mekân düzenlemesini
gerçekleştirdiği Haseki
Darüşşifası’nın giriş
kapısındaki kitabeye
göre, 1550 (h. 950) yılında
bitirilmiştir. Mesela Haseki
Darüşşifasında Hürrem
Sultan, vakıfnamede
darüşşifada çalışacak
doktorlar için öyle şartlar
koşmuş ki, hayran olmamak
elde değil. Meselâ, başhekim
dahil, bütün personelin
güzel cümlelerle hitap
etmelerini ve hastaların
sorularına hoşa gidecek
şekilde cevap vermelerini
istemiş. Sadece bu kadar
değil. Hastanede çalışanlara
dolgun ücret verilmesi,
fakir hastalardan doktor
muayenesi ve ilâç için para
alınmaması da onun şartları
arasında bulunmaktadır.
Anlayacağınız bu kadar
hayırları yaptıran bir
Sultan’nın bugün yansıtılmak
istenen karakterle pek
de bağdaşmadığı açıkça
görülmektedir.
67
Bezmiâlem
aktüel
2013 / 2