Page 16 - aktuel-22

Basic HTML Version

16
/ Bezmiâlem Aktüel 2019
Hipertansiyonlu bir kadına yaptığı otopside,
böbreklerde minimal anomali görülmesine ve skleroza
rastlanmamasına dayanarak, nefroskeloroz meydana
getirmeyen hipertansiyonun mevcut olabileceğini
ileri sürdü ve esansiyel hipertansiyonu tarif etti. O
zamana kadar bütün tıp âleminde, hipertansiyonun
bir böbrek hastalığı sonucu geliştiği görüşü yaygındı.
Frank, “dirençli esansiyel hipertansiyon” ve “renal
parenkimal hastalığa dayalı hipertansiyon” terimlerini
tanımladı (1911). Tıp tarihinde esansiyel hipertansiyonu
tanımlayan ilk hekim olarak anılır.
Kan hastalıkları konusunda önemli araştırmalar yaptı.
Şeker hastalığına büyük ilgi duydu. Renal diyabet
hakkındaki çalışmasıyla doçent oldu (1913). Başı
mermiyle yaralanmış bir kişinin çok su içmesi ve
sık sık idrara çıkması dikkatini çekmişti. Radyolojik
incelemede hipofiz arka lobunun kurşunla tahrip
edildiğini görünce, su metabolizmasını kontrol eden
hormonun arka lobda olduğunu anlamış ve arka lob
ile talamus arasındaki ilişkiyi belirlemiştir.
Günümüzde İTP (İdiopatik Trombositopenik Purpura)
olarak bilinen hastalığı, “esansiyel trombopeni” adıyla
tanımladı (1915). Daha sonra profesör unvanını aldı
(1919). Meşhur, Handbuch der inneren Medizin (1925)
kitabının kan hastalıkları bahsini yazmakla, hematoloji
alanındaki çalışmalarını klasikleştirdiği kabul edilir.
Erich Frank, 1926 yılında, guanidinden hareketle ilk oral
antidiyabetik ilaç olarak kullanılan sintalini (synthalin)
sentetik yolla elde etmeyi başarmıştır.
1928-1934
yıllarında
Breslau
Wenzel-Hencke
Şehir Hastanesi başhekimliğini yaptı. Bu hastane;
trombositopeni, hipertansiyon, diabetes mellitus ve
insipidus alanlarındaki çalışmalarıyla o yıllarda iç
hastalıklarının merkezi konumundaydı. Hemşire Elsa
Wolff’un, diyet hemşiresi olarak yetişmesini sağladı ve
hastanede Elsa Wolff’un yönetiminde, örnek alınacak
modern bir diyet mutfağı kurarak diyetisyen eğitimini
başlattı.
Almanya’da 30 Ocak 1933’te iktidara gelen Nasyonal
Sosyalist Parti, Yahudi asıllı bilim adamlarını
üniversitelerden uzaklaştırmaya başladı. Bu bilim
potansiyelinden
yararlanmak
isteyen
Türkiye
Cumhuriyeti, rejimle sorun yaşayan Alman bilim
adamlarını Türkiye’ye davet etti. 1933 Üniversite
Reformu’nda İstanbul Üniversitesi TıpFakültesi kadrosu
tasfiye edildi ve yeni kadrosu belirlendi. Klinikler ve
enstitüler yeniden yapılandırıldı. Hemen hemen her
enstitü ve klinik Alman profesörlerin yönetimine verildi.
ORD.PROF.DR.ERiCH FRANK
VE VAKIF GUREBA HASTANESİ
1933 Üniversite Reformu’nda davet edilen Alman bilim adamlarından
Prof. Dr. Erich Frank, ailesi ve kütüphanesiyle birlikte İstanbul’a geldi.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Vakıf Gureba Hastanesi’ne yerleştirilen
II. Dâhiliye Kliniğinin direktörü olarak göreve başladı.
PROF. DR. NURAN YILDIRIM /
BVU TIP FAKÜLTESİ TIP TARİHİ VE ETİK ANABİLİM DALI
Erich Frank, 28 Haziran 1884 tarihinde Berlin’de, Musevi bir anne ile Hristiyan
bir babadan dünyaya gelmiştir. Tıp öğrenimini Breslau’da (günümüzde Wroclaw-
Polonya) Friedrich Wilhelm Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaptı. Devlet Hekimlik
Sınavını başarıyla geçti (1907). Ardından Wiesbaden Şehir Hastanesi (günümüzde
Dr. Horst-Schmidt-Kliniken) İç Hastalıkları Kliniği Direktörü Prof. Dr. Wilhelm
Weintraud’un (1866-1920) yanında doktora eğitimine başladı. Bu hastanede
hazırladığı, ortostatik proteinüri hakkındaki tezini, Strassburg Kaiser Wilhelm
Üniversitesi’nde savundu (1908). Breslau Üniversitesi İç Hastalıkları Kliniği’nde,
dönemin en önemli metabolizma araştırıcısı olan Dr. Oscar Minkowski’nin (1858-
1931) yanında, kan hastalıkları, kas tonusu, sinir sistemi ve motor fonksiyon
hakkında araştırmalar yaptı (1911-1925).