Page 47 - aktuel-27

Basic HTML Version

Bezmiâlem Aktüel 2020 /
47
Türkiye birçok medeniyete ev sahipliği yaparak
yemek kültürünü de günümüze kadar taşımış bir ülke
olmasına rağmen, son yıllarda yemek alışkanlığında
büyük değişimler yaşanmıştır. Karbonhidrat
ağırlıklı “Fast Food” tarzı beslenme sonucu Dünya
Sağlık Örgütü tarafından 2018-2019 yılı obezite
sıralanmasında Türkiye, Avrupa’da birinci sırada,
dünya genelinde ise beşinci sırada yer almıştır.
Marketlerde raf ömrünü uzatmak için, ürün içine
katılan katkı maddelerinin ve pancar şekeri yerine
konulan Nişasta bazlı şekerlerin (glikoz şurubu)
sağlığımıza olumlu etkilerinin olmadığı kesindir.
Metabolizma sorunlarına yol açan katkı maddeli
paketli gıdaları, anneler çocuklarına tereddüt
etmeden yediriyorlar.
Teknoloji ürünlerinin vazgeçilmezi, hayatımızın
tamamını kaplayan ve yanımızdan ayırmadığımız,
evde unuttuğumuzda kendimizi eksik hissettiğimiz,
cep telefonlarına ne demeli? Uzun telefon
konuşmaları yaptığımızda, kulağımızın ısındığını
hepimiz deneyimlemişizdir. Böyle bir durumda cep
telefonunu diğer kulağımıza alıp konuşmaya devam
ederek cep telefonunun zararlarını önlediğimizi mi
düşünüyoruz?
Hafta sonu aileniz ve yakın dostlarınız ile keyifli vakit
geçirmek için piknik planı yaptınız. Börek, poğaça
ve sarmalar yapıldı. Plastik kaplara sıcak sıcak
konuldu ve üzerlerine alüminyum folyo kapatıldı.
Piknik alanında bulunan market ya da bakkaldan su
içmek için plastik bardak ve çay içmek için köpük
bardak alındı. Çocuklarınız için kolaylık olsun diye
minik pet şişe sularından, bir de fazla su ihtiyacı
olur diye damacana ile su aldınız. Su damacanasını
alırken özellikle gölgede kalmamış olanı seçtiniz ve
artık gönül rahatlığıyla piknik alanına gidebilirsiniz.
Buraya kadar her şey güzel giderken aldığınız
ürünlerin “sağlıklı ürün” olup olmadığına
bakmadınız. Alüminyum folyonun sıcak yiyeceklerle
teması olması halinde alüminyumlu gıdalar
tüketmiş olacaksınız. Ayrıca aldığımız PET şişe ve
bidon sularının sıcaklığının yaz günlerinde nakliyatı
sırasında yaklaşık 80 dereceye ulaşıp içindeki
kanserojen maddelerin (polystryne, polietilen
tereftalat, Bisphenol-A...) suya geçerek sağlığımızı
tehdit ettiğini de göz önünde bulundurmalıyız.
Ülkemiz “zeytin ülkesi” olarak anılmaktadır.
Daha önceden zeytinyağını tüm yemeklerimizde
kullanmakta iken, İkinci dünya savaşı sonrasında
insanlarımızın beslenme alışkanlıkları değiştirildi.
Zeytinyağının ısı artışı ile birlikte kansere yol açtığı
algısı toplumda bilinçli olarak yayıldı ve önyargı
oluşturuldu. Zeytinyağı yerine katı margarin ve
mısırözü yağını aldık, baş tacı yaptık. Mutfaktaki
temel malzemelerden olan tava ısıtıldığında,
180 derece civarına ulaşır. Zeytinyağının yanma
derecesi en yüksek yağlardan biri olup 240 derece
civarındadır. Isıtılırken çıkan buhar, su buharıdır. Bu
söylentiyi daha da yaygınlaştırmak için herkesin
diline dolanacak eğlenceli bir türkü 2 Kasım 1954’te
İhsan Kaplayan kaynak gösterilerek Muzaffer
Sarısözen tarafından derlendi. Türkünün sözleri;
Zeytinyağlı yiyemem aman,
Basma da fistan giyemem aman
Senin gibi cahile,
Ben efendim diyemem aman
Kaldım duman içi dağlarda,
Sevgili yârim nerelerde…
Günümüzde kanser ve kronik hastalıkların
artmasıyla bir şeyleri yanlış yaptığımız geç olsa da
anlaşıldı. Koruyucu hekimlik, organik beslenme,
sağlık seminerleri ve sağlıklı yaşlanma gibi bilgi
platformları ile bilgi paylaşımları artarak toplumun bir
kısmı bilinçli hale gelmeye başladı. Bu platformların
desteklenerek toplumun bilinçlenmesine ve
gelecek olan yeni nesillerin bilinçli birey olarak
yetiştirilmesine katkı sağlamalıyız.