Page 51 - aktuel-27

Basic HTML Version

Bezmiâlem Aktüel 2020 /
51
diolepoksit türevleri oluşur. Oluşan bu diolepoksit
türevleri DNA, RNA, protein gibi aktif uçları olan
büyük moleküllere bağlanarak bu moleküllerin
yapısını bozarlar. Bu da hücrelerdeki iletişimi
bozduğu için kansere neden olmaktadır. Tarihte
PAH’lar ve kanser arasındaki ilk korelasyon 1775’de
Londra’da çalışan baca temizleme işçilerinin çok
büyük bir oranının testis kanserine yakalanması
gözlemiyle araştırılmaya başlanmıştır. Bu gözlem
çevresel faktörlerin kanser oluşumundaki etkisini de
gözler önüne seren bir çalışma olmuştur. Ardından
bunu günümüze kadar uzanan çok sayıda bilimsel
çalışma izlemiştir. Özellikle deney hayvanlarında
yapılan çalışmalarda PAH maruziyetlerinin başta
karaciğer, akciğer, lenfatik doku ve sinir sistemi
tümörlerine neden olabileceği görülmüştür. Akut
toksik etkilerinin varlığı netlik kazanmamıştır, ancak
yüksek dozlarda atmosfer kaynaklı maruziyetlerde
kusma, gözlerde irritasyon, baş dönmesi söz
konusu olmuştur. Kanser dışında gelişim geriliği,
üreme sisteminde bozukluklar, bağışıklık sisteminin
baskılanması, katarakt, karaciğer böbrek hasarı gibi
etkileri olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur.
Yapılan bir çalışmada sıçanlarda prenatal dönemde
benzo(a)antrasen, benzo(a)piren ve naftalene
maruziyetin yeni doğan sıçanların düşük doğum
ağırlıklı olması, karaciğer ve böbreklerde fonksiyon
bozuklukları ve ileri yaşta çeşitli kanserlerin
görülmesi şeklinde sonuçlar ortaya konmuştur.
Biz son zamanlarda Eczacılık Fakültesi Analitik
Kimya Anabilim Dalında yaptığımız çalışmaların
arasına biyolojik sıvılarda PAH’ların analizine
yönelik yeni yöntemler geliştirmeyi de dahil etmiş
bulunmaktayız. Tüm PAH’ların içinde en güçlü
kanserojen etkisi olduğu iddia edilen benzo (a) pireni
anne sütünde ng/mL düzeyinde analiz edilebilir
kılan yeni bir yöntem geliştirdik ve bu çalışmamızı
yayınladık. Şu anda da sigara kullanan kişilerin
kanında ki PAH miktarlarını inceleme olanağı
sağlayan yeni bir yöntem üzerinde çalışıyoruz.
PAH’ların kimyasal yapıları, UV ve görünür bölgede
ışın absorbe etmelerini veya bazılarının fluoresans
yayabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durum onlar
için yüksek performanslı sıvı kromatografisi cihazı
ile spektrofotometrik veya fluorimetrik dedektörle
analitik yöntemler geliştirmemiz için olanak
sağlamaktadır. PAH’lardan mümkün olduğunca
kaçınabilmek, maruziyeti minimuma indirebilmek
için önce hangi kaynaklardan nasıl insan vücuduna
girebileceği, hangi miktarlarda maruz kalındığı ve
bunların doku ve vücut sıvılarında ki miktarları ve
etkileri üzerinde çalışabilmek için hassas ve güçlü
analiz yöntemlerine gereksinim duyulmaktadır.
Yaptığımız çalışmalarla bu yöndeki araştırmaların
önünü açabilmeyi umut ediyoruz.