Page 15 - aktuel-7

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2015 /
15
madık. Hele bugün babasından kalan emekli maaşına
sahip çıkmak için kocasından kâğıt üzerinde ayrılan
binlerce kadını duyduğum zaman onları bir kez daha
hürmetle anıyorum.
Ve hekim olarak gözlemlediğim bir başka önemli şey
de; 8-10 sene bilfiil cephede aç açık bazen yalın ayak
göğüs göğüse süngü savaşı veren o Mehmetçiğin
döndüğünde dengesinin bozulmadığını psikolojisi-
nin giderken nasılsa öyle olduklarını ben yüzlerce in-
sanda gördüm. Mehmetçiğin morali bozulmadı ama
bugün biraz Güneydoğudaki karışıklıkta görev yapan
bugünün Mehmetçiğinin sık sık “hava değişikliği” al-
mak için her türlü numarayı çeken yüzbinlerce genci-
mizin olduğunu bilmek ayrı bir üzüntü kaynağımızdır.
Evet, ordu profesyonelleşmelidir. Ona itiraz etmem.
Onu siyasetçiler bilir. Ama zorda kaldığımız zaman
malımızı vermeye zorlanan bizler canımızı nasıl ortaya
koyacağız?
Bu bilinci tekrar nasıl elde edeceğiz?
Bu bilinç eğitimle halledilir. Bu bilinç; bilgisi olmasa da
“irfanı” olan beyinlerle halledilir. Benim babamın oku-
ma yazması yoktu. Dedemin de yoktu. Ama irfanı var-
dı. Bu memleket için, bu din-iman için, Kuran-ı Kerim
ve ezan için can vermelerinin gerektiğinin bilincindey-
diler. Bizleri de öyle yetiştirdiler. Devlet malına el uza-
tılmaz, tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. Harama el
uzatamazsın… Fırında ekmek pişirdiği zaman nenem
kokusu nerelere kadar gidiyorsa oralara ekmek götür
derdi. Yayık döverken sesini duymuştur diye tereyağı
gönderemese de ayran gönderirdi. Bir oğlunu şehit
vermişse “vatan sağ olsun” deyip ikinci oğlunu çe-
kinmeden gönderir, “haydi oğlum git, ya gazi ol ya
şehit” derlerdi. Şimdi şehadet anlayışı olmazsa ya da
insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek rütbenin
şehadet olduğu bilinci olmazsa insan canından niye
vazgeçsin. Ben öldükten sonra millet yaşamış bana
ne!… Ama gideceği yerin cennet olduğunu ebedi
cennet olduğunu, bunun da şehitlikle kazanılacağı
bilinci insana tereddütsüzce canını feda etme anlayı-
şını kazandırır. Başkaları için bir şeyler yapmanın ah-
maklık olmadığını gösterir. Değerin sadece madde ile
ölçülmeyeceğini anlayan insanlar sadece bunu yapar.
Değer sadece madde ile anlaşılmaz. “Halka hizmet
ederiz Hakkın rızası için.” Bu da benim vecizem olsun
isterseniz… “Hak için halka hizmet anlayışını benim-
serse bir insan, çözülmeyecek sorun kalır mı o za-
man.”
O zaman Çanakkale Ruhunu yakalamak için tek
çare inançlı bir nesil yetiştirmekten geçiyor…
“İyilik yap denize at. Balık bilmezse Halik bilir.” Allah
için hiçbir şey gizli değildir. Niyetlerimiz dâhil olmak
üzere. Hangi niyetle yaptığımız bellidir. Niyetimize bile
prim veren Cenabı Hakk’a inancımız nispetinde biz
fedakârlık yaparız, gayret ederiz. Bunların karşısın-
da yani azmin imanın ve çalışmanın karşısında hangi
düşman durabilir. “Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı
duvar…” Onların çelik zırhlı duvarları var. Benim iman
dolu göğsüm gibi Serhattim var. Serhat de bir duvar-
dır. Bizimki iman dolu bir göğüstür. Öleceğini bile bile,
emredildiği zaman cepheye gitmekten çekinmez.
Mermisi bittiyse süngüsünü takar. Bunu işte o iman
yaptırır. Bunu güç yaptırabilseydi şimdiki elektronik
takiplerle, teknolojik imkânlarla asker kaçakları sıfır
olurdu. Asker kaçağı sayımız neredeyse asker sayımı-
za ulaştı. İşte o ruhu gençlerimize öğretmemiz lazım.
Bunun adına isterseniz dindar gençlik deyin, isterse-
niz sorumlu gençlik deyin.
Sizin de belirttiğiniz gibi Çanakkale’de
memleketin her köşesinden şehitler yan yana
yatıyor. Bunu hatırlamak bugün bölgemizde
yaşanan problemlerin çözümü konusunda ne gibi
katkılar sağlayabilir?
O kadar bireyselleştik ki sadece kendi çevremiz için,
sadece kendi itibarımız için, kendi ailemiz için, hatta
ve hatta kendimiz için yaşar olduk. Bu durum, bü-
yük devlet bilincini, ümmet bilincini kaybettiğimizin
göstergesidir. Bu anlayış, işte bu kaybeden zihniyet;
Yemen’de ne işimiz vardı? Suriyelileri neden mem-
leketimize alıyoruz? Ne lüzum var Balkanlar’a yardı-
ma gidiyoruz? Kafkaslar’a gideceğimize Avrupa’ya
yönelelim diyen zihniyet haline dönüşmüştür. Büyük
düşünen devlet adamlarını da bunlar anlayamazlar.
Devletin sadece nüfusuyla, sadece toplarıyla büyük
olamayacağını; büyük ideallere sahip olması gerekti-
ğini anlayamazlar. Ama ben son 10 senedir memleke-
timizde böyle büyük düşünen Osmanlı Ecdadına; ya
da Ecdadı Osmanlı’ya layık torunların da, bu memle-
keti seven insanların da ortaya çıktığını ve arkasından
milyonları sürüklediğini görerek ümit var oluyorum. Ve
dedelerimizin şimdi yerlerinde rahat uyuduklarını dü-
şünüyorum.
Hepsine Cenabı Allah’tan rahmet diliyorum.
Mekânları Cennet olsun. Bu yazıyı okuyanlardan da
onlara birer Fatiha istiyorum.