Page 14 - aktuel-7

Basic HTML Version

14
/ BezmiâlemAktüel 2015
batısına, sadece Türkiye değil Osmanlı topraklarının
her bölgesinden gelip orada savaşanına; kulağından
küpesini, parmağından yüzüğünü kolundan bileziğini
çıkarıp bağışlamıştır insanımız. Onlarla beraber dua-
sını da göndermiştir.
Çanakkale ruhu denilen bu olsa gerek…
Çanakkale ruhu hepimiz tarafından çok iyi anlaşılması
gereken bir ruhtur. Hiç şüphe yok ki Osmanlı sadece
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Azeri, Arnavut, Zaza, Boşnak
değildi. 72 milletin kendisini ifade edebildiği ve ken-
disine bir yer bulabildiği müsamahakâr bir yapı oluş-
turmuştu. Osmanlı Devleti adaleti, iyilikseverliği ve
fedakârlığı iman gücü ile yürütmüştür. O nedenle gü-
nümüzde bu emanete sahip çıkılması çok önemlidir.
İnsanlar dünyanın bir ucundan atalarının
hikâyelerini merak ederek buraya kadar
geliyorlar. Sizce bizler geçmişimizi yeteri kadar
merak edip ona sahip çıkabiliyor muyuz?
Şehitlerimize, gazilerimize yeteri kadar hürmet
gösteriyor muyuz?
Bizler 18 Mart'ların yıldönümlerinde şuradan kalkıp
o kutlamalara gidip o tarihi tekrar yaşamaktan biha-
berken ya da üşenirken Avustralya’dan, Yeni Zelan-
da’dan aldatılarak getirilen Anzakların torunları hala
buralara gelmekte ve on binlerce kilometreden de-
delerinin izlerini sürmektedirler. Daha bundan yirmi
sene öncesine kadar bizim mezarlarımız kurtarılacak
haldeydi. Şimdi yeni yeni onların adına anıt yaparak,
onların davasının devamı niteliğinde olduğumuzu
gösterir şekilde uygun törenler yaparak, hiç olmazsa
kabirlerine giderek birer Fatiha okuyarak vazifemizi
biraz olsun yapmaya çalışıyoruz.
Kabirleri böyleydi de ya da mezarları yoktu da, kefen-
leri yoktu da kolunu cephede bırakan, ayağını cep-
hede bırakan gazilerimizin imkânları çok mu iyiydi?
Çocukluğumda hiçbirisinin madalyasını görmedim
ben bu insanların. Yıllar sonra memleket biraz topar-
lanınca “İstiklal Harbi'nde gazilerimiz vardı, bunlara
biz vazifemizi yapamadık, bari birer madalya verelim”
dediler. Bu madalyayı da reddeden oldu. Hele maaşı
çoğu reddetti. “Biz para için savaşmadık; kanımızı,
canımızı parayla satmıyoruz” deyip o maaşları redde-
den muhtaç gaziler çok gördüm. Ayağı olmadığı için
koyun sürüsünün ardından eşeksırtında giden, ço-
banlık yapanlarla yaşadım. Ama onlar hiç pişman de-
ğillerdi. Onurluydular. Biz onların o onurlarını anlaya-
Niyetimize bile prim veren Cenabı Hakk’a
inancımız nispetinde biz fedakârlık yaparız,
gayret ederiz. Bunların karşısında yani
azmin imanın ve çalışmanın karşısında
hangi düşman durabilir. “Garbın afakını
sarmışsa çelik zırhlı duvar…” Onların
çelik zırhlı duvarları var. Benim iman dolu
göğsüm gibi Serhattim var.
Şimdi şehadet anlayışı olmazsa ya da
insanın dünyada ulaşabileceği en yüksek
rütbenin şehadet olduğu bilinci olmazsa
insan canından niye vazgeçsin. Ama
gideceği yerin Cennet olduğunu ebedi
cennet olduğunu, bunun da şehitlikle
kazanılacağı bilinci insana tereddütsüzce
canını feda etme anlayışını kazandırır.