Page 26 - aktuel-9

Basic HTML Version

26
/ BezmiâlemAktüel 2015
müzde kazandibi, tavukgöğsü, güllaç, sakızlı mu-
hallebi, sumuhallebesi, krem karamel gibi saymak-
la bitmeyecek kadar sütlü tatlı çeşidi vardır.
Helvalar
Arapça’da helva sözcüğü, bizim “tatlı” sözcüğü-
müzün karşılığıdır. Türklerin helva ile tanışmaları,
İslamiyet’i kabul ederek Arap kültürüne yakınlaş-
malarıyla başlamıştır. Osmanlı’da helva sıradan
bir gıda ürünü olmaktan çıkıp kültürel bir değer
olmuştur. Osmanlı gelenek ve göreneklerine göre
neredeyse her önemli olay için helva yapılması
gerekirdi. Keyfin, sevincin, bilimin, kültürün, şiirin,
şarkının, nüktenin, tanışmanın, kutlamanın, harem-
deki doğumun, veliaht şehzadenin tahta geçişinin,
savaşta zafer kazanmanın şerefine pişirilip tüketi-
len bir tatlıydı.
Helvaların ana malzemelerinin başında un ve un tü-
revleri gelir. Bunlar arasında helva yapımında dik-
kat çekenler hali un, nişasta ve irmiktir. Bizim helva
yapma geleneğimizde bu üç madde de kullanılır ve
helvalar genellikle kullanılan malzemeye bakılarak,
un helvası, nişasta helvası ve irmik helvası olarak
adlandırılır.
Bunun dışında tahin helvası da kültürümüzde sıkça
karşılaştığımız ve oldukça sevilen bir başka helva
çeşididir. Susamın ezilerek, yağ benzeri bir hâle
getirilmesiyle elde edilen tahinden yapılan tahin
helvası, gerek kendine özgün kıvamı ve dokusu,
gerekse kahvaltılık özelliği nedeniyle tercih edilen
bir yiyecektir. Günümüzde sade tahin helvasına
ek olarak, fıstıklı ve kakaolu tahin helvası çeşitleri
de üretilmektedir. Un helvası, hünkar helvası, mısır
unu helvası, peynirli un helvası, peynir helvası da
başlıca helva çeşitleridir.
Bu yazı Tuğrul Şavkay’ın “Tatlı Kitap-Türk ve
Dünya Tatları” adlı eserinden derlenmiştir.
Şekerin Tarihçesi
Anadolu, Diyar-ı Rum diye anılırken Roma topra-
ğı olarak tanınıyordu. Romalılar şeker değil, balla
uğraşıyorlardı. Yemek tariflerinde balı kullanıyor-
lardı. Helen etkisiyle de tatlıları çok seviyorlardı.
Örneğin eski Yunanlılar, kuru üzüm, kuru mey-
ve ve bal ile ekmeklerini tatlandırıyorlardı. Bun-
lar bugünkü meyveli kek, ya da pasta niteliğinde
idi. Yunanlılar, Hindistan’da İskender’in fethi ile
şekerle tanıştılar. Ortaçağ Avrupa’sında şeke-
re ‘Hint Tuzu’ denmesi, bunun bir kanıtı. Çinliler
de şekeri Hintlilerden öğrenmişlerdir. Persler de
şekeri Hintlilerden görmüşler. Hindistan’da şe-
ker kamışının keşfedilmesiyle arıların dışında bal
veren bir kaynağa sahip olmuşlardı. Sonradan
Araplar, şekerin ticaretini yapmış, birçok yerde
de şeker rafinerileri kurmuşlar. Araplarla savaşan
Haçlılar, bu tatlı yiyeceği Avrupa’ya taşımışlar.
Amerika’nın keşfi ile şeker kamışı, orada yetiştiril-
meye başlanmış, böylece şeker, bir zengin yiyece-
ği olmaktan çıkmıştır. Çünkü şeker kamışı üretimi
yaygınlaşmış, şeker de herkesin tüketebileceği bir
yiyecek durumuna gelmiştir.