Page 10 - AKTÜEL DERGİ 18. SAYI

Basic HTML Version

10
/ BezmiâlemAktüel 2018
bir defter çıkardım. Bir alüminyum tencerede birbirimizi
kontrol ederek son parçaya kadar yaktık’ diyor. Ben
inanıyorum yakıldığına, bir sevgili dostun vasiyetini
yerine getirmişlerdir diye düşünüyorum. Yoksa neden
yaktık diye söylesin.
Keşke yakılmasaydı dediğiniz oluyor mu?
Bazıları keşke yakılmasaydı, sizde olsaydı diyorlar.
Keşke diye bir şey yok. Öyle istemiş ve öyle de
olmuş. Zaten istese Diyanet’e teslim ederdi.
Diyanet sürekli ‘cüz cüz yazıp gönderin, tamamını
gönderirseniz tahsisat yetmeyebilir’ diyor. Dedem de
Diyanet’e şu cevabı veriyor, ‘Ben eğer tatmin olursam
göndereceğim, ama bitirmeden gönderemem.
Paranın yetmemesi veya bana ödenmeyecek
olması beni hiç alakadar etmiyor. Ben bu işi para
için yapmıyorum. Benim milletimde değil milletimin
bende alacağı çıkar, yeter ki güzel olsun’ Biliyorsunuz
Mustafa Kemal dedemin kaldığı eve bizzat yaverini
gönderiyor. Mustafa Kemal, 1936 yılında 10 bin lira
gönderiyor. ‘Belki para az gelmiştir, yükseltin, 20 bin
lira verin’ diyor. Dedem parayı elinin tersiyle itiyor. Bu
kadar dini bütün bir insanın Kur'an mealini vermemesi
kendi inanışından ve kararındandır.
Dedenizin Sultan Abdülhamid Han ile ilişkileri
nedir?
Sebilürreşad dergisini yeniden çıkarıyoruz. Bir senesini
doldurdu. İkisinin de resmini koyup Cennet-Mekan
diye basmışlar. Mehmet Akif Ersoy'da Abdülhamid
Han kadar Cennet-Mekan sözünü hak etmiş bir
insandır. Bazı şiirlerinde Abdülhamid’e
öyle sözleri var ki, aynı yolda
yürüyen iki İslam büyüğü
nasıl olur da ayrı yerde
durabilirler
diye
insan düşünmeden
e d e m i y o r .
Aslında o dönemde birçok insan Abdülhamid’e
şiddetle karşı çıkıyor. Elmalı Hamdi, Süleyman Nazif
gibi isimler var. İçlerinden Mehmet Akif’i ayırıp nasıl
olur da karşı çıkar diye soruyorlar. Abdülhamid bir
devlet adamıdır. Doğal olarak devletin bekasını
düşünerek hareket ediyor. Baskılara karşı devletin
ilerlemesi için müthiş bir istibdat kuruyor. Diğer tarafta
ise hassas ve hürriyete aşık bir insan var. Dedem,
istibdata, baskıya, jurnalciliğe, riyaya her zaman karşı
gelmiş bir insandır. Başka türlü düşünmesi mümkün
değildi. Şahsi hiçbir alışverişi yoktur. Abdülhamid’in
yaptığı baskıya karşıdır. Orada Abdülhamid değil
de başka biri olsa ona da karşı olurdu. O zaman
Osmanlı toprağı olan Suriye’de 100 bin kitap yakılıyor.
Abdülhamid, ‘dışarıdakilerle uğraşırken içeridekilerle
baş edemem’ diyerek kendisi hakkımda ne kadar
kitap varsa yaktırıyor. Doğal olarak dedem gibi
hassas insanlara bunlar olumsuz tesir ediyor. Milletin
okumasını, ilerlemesini isteyen bir insana birden bire
kitapların yakılması çok ağır geliyor.
Dedenizin İttihat Terakki ile ilişkisi nasıldı,
politikalarını onaylıyor muydu?
Dedeme İttihatçı diyorlar. O zaman Mustafa Kemal de
İttihat Terakki’deydi. Fakat dedem İttihat Terakki’nin
yanlışlarını görüp hemen geri döner, yeminlerini
katiyen etmez. O zaman çoğu yazar çizer İttihat
ve Terakki Cemiyetindedir. İyi niyetle kurulmuş bir
cemiyettir. Millet çok sıkıntıda ve Osmanlı artık çukura
yuvarlanmak üzeredir. Ne yapabiliriz, düşüncesi ile
bir araya gelmiş bir platformdur. Dedem, yeminlerini
etmiyor. ‘Ancak milletim için iyi olacaksa yemin
ederim’ diyor. İttihat Terakkiciler dedemle çok
uğraşırlardı. Sebilürreşad dergisi hep karalamış
olarak çıkar ve vazifesinden istifa ettirilir.
Mehmet Akif’in hiçbir tarafın adamı olmaması
onu biraz dışarıda bırakmıştır. Ne o tarafın ne de bu
tarafın adamı olmadığı için yalnız bırakılmıştır.
O Allah’ın adamı, milletin adamıdır.
Halka hiçbir zaman yüksekten
bakmamış onlardan biri
olmuştur.
Nitekim
şiirlerinde de bu
vardır. Safahat,
g e r ç e k t i r .
Zaten kendisi
de, ‘hayal
yoktur, ne