Page 23 - AKTÜEL DERGİ 19.SAYI

Basic HTML Version

Bezmiâlem Aktüel 2018 /
23
İnsan olarak biz bazı kavramlara önem veririz, kıymet
yükleriz ve o kavramlar bizim için birer değer haline
gelir. Bu değerleri görülecek bir şekilde hayatımıza
yansıtmak isteriz. Bazı kavramları da dışlarız, onları
hayatımızdan çıkarırız. Böylece iç dünyamızda
kavramlardan, diğer bir deyişle değerlerden oluşan
bir kompozisyon meydana gelir. Bu değerler sistemi
medeniyet tasavvurunun temel ögesidir. İnsan olarak
biz, medeniyet tasavvurunun değerler sistemine
göre bir hayat tarzı kurgular ve onu yaşamak isteriz.
Bu isteği mümkün kılacak mekanı da ona göre
inşa ederiz. Bir toplum kendi ihtiyaçlarına veya
kurguladığı hayat tarzına göre yaşayacağı bir şehri
bulamazsa o şehri kendisi inşa eder. Bunun İslam
dünyasındaki tipik örneği Bağdat şehridir. Modern
dünyadaki tipik örneği ise New York şehridir. İslam
toplumu kutsal şehirlerden (Mekke, Medine, Kudüs)
çıkıp genişledikten sonra kendi ihtiyaçlarına cevap
verecek şekilde Bağdat şehrini inşa etmiştir. Toplum
kendi duygu ve düşüncelerini yaşayabileceği bir
şehir bulamazsa onu inşa eder yahut bir başka şehri
kendi duygu ve düşüncelerini yaşayabileceği bir şekle
dönüştürür. Bunun İslam tarihindeki tipik örneği ise
önce Medine, sonra da Şam şehridir.
Bir şehri değerlendirirken sadece mekansal kurguya
bakmak yeterli olmuyor. O şehirde yaşayan toplumun
hayat tarzına ve bu hayat tarzını oluşturan değerler
sistemini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Buradaki ölçüt; şehirdeki mekanlar duygusu ile
toplumun tercih ettiği eylemler bütününün birbirine
uygun olup olmadığıdır. Toplumun değerler sistemi ve
buna bağlı olarak tercih ettiği eylemler bütünü ile şehrin
mekan kompozisyonu örtüşüyorsa o şehre genel
anlamda “etik şehir” adı veriyoruz. İslam medeniyet
tasavvurunda etik şehrin karşılığı “emin şehir”
kavramıdır. Emin bir şehirde yaşayan Müslümanlar,
kendi inançlarına göre kolay bir hayat tarzı yaşarken
bu şehirdeki gayrimüslimler de otoriteye itaat etmek
şartıyla kendi hayat tarzlarını rahatça sürdürebilirler.
İnsan ve toplum unutan birer varlıktır. Bu sebeple
bireye ve topluma sahip olduğu değerler sistemini
sürekli hatırlatmak, benimsetmek ve sevdirmek gerekir.
Burada şehir hakkında ikinci ölçüt ile karşılaşıyoruz. Bu
ölçüte göre şehrin mekansal kurgusu ve şehir hayatı
toplumun sahip olduğu değerler sistemini sürekli
hatırlatmalı, benimsetmeli ve sevdirmelidir. Şehir bu
şartı sağlıyorsa buna genel manada “estetik şehir”;
İslam medeniyet tasavvurunda ise “belde-i tayyibe”
adı verilir. Şimdi bu iki ölçüt açısından İstanbul’u
değerlendirelim.
Bu açıdan İstanbul’a baktığımız zaman bu şehir esas
itibariyle bir Grek koloni şehri olarak kurulmuştur.
Şehrin kurulduğu yer, Sarayburnu’ndan Sultanahmet