Page 21 - aktuel_sayi_3

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2014 / 3
19
Kendinizi düşünmeye vakit bulamıyorsunuz, sev-
dikleriniz ayrılmıyor çünkü gözünüzün önünden.
Evlatsınız, ama şimdi babalık yapmanız gereken
anneniz babanız geliyor aklınıza.
Ya çocuklarınız… Henüz upuzun yıllar var önlerin-
de size ihtiyaç duydukları. Tüm bunlarla didişirken
yüreğiniz, teselli cümleleri yetişiyor imdadınıza.
‘‘Çünkü seviyorsunuz, inanıyorsunuz. Yolculuğun
ondan başlayıp, dönüşün yine ona olduğunu çok
şükür ki biliyorsunuz. Ondan başka hiçbir kapı yok
ki çaldığınızda sükûnet denizini kucaklayasınız.
Dua teknesine sımsıkı tutunmuşken siz, dalgalar
çığ gibi büyüdüğünde de, emin olun, kıyıya varı-
yorsunuz’’.
Ama neticede siz bir doktorsunuz. Hasta olmak
en çok size yakışmıyor. Her gün hastalara söyle-
diğiniz ‘uzan, üstünü çıkar’ komutları bu kez size
söyleniyor. Bir yanlışlık olmalı diyorsunuz.
- Bu hemşire hanımlar da mı burada kalacaklar?
- Biz alışkınız hocam diyorlar naifçe.
- Siz alışkınsınız da ben alışık değilim burada yat-
maya, diyemiyorsunuz. Yetmiyor gücünüz, kalk-
mıyor kolunuz, yetişmiyor yüreğiniz...
Sonuçlar taşınıyor şimdi başka başka doktorlara.
Hayatta hiçbir şeyden kaçılmıyor. Yaşayacakları-
mızı biz asla planlayamıyoruz. Ne kadar düz, ne
kadar yalın gelirdi bana bu cümleler. İşte aynen
böyledir yaşanılan. Ya güçlü olmayı öğretir size
ya da sorgulara sığınmayı. Ben güçlü olmayı seç-
tim hastalığımda… Şimdi daha iyi anlamayı öğ-
rendim hastalarımı. Ameliyat kararı kesinleşiyor
önce. Sonra nerede ameliyat olacağınız tartışılı-
yor. Asil ve asıl dostlarınız yalnız bırakmıyor sizi
asla. Maddi boyutunu göğüsleyip istediğiniz yerde
tedavi ettirmeyi öneriyorlar. O anda maddi duru-
mu iyi olmayan hastaların çaresizliği düğümlüyor
boğazımı. Ve çok şükür Rabbim diyorum kendi
kendime… Onlar yüreklendirirken sizi, doktor da
nasıl hasta olurmuş diyenlerin sözleri boğuyor öte
yandan.
Tüm sevdikleriniz, hatta belki artık sizi sevmedik-
lerini düşündükleriniz çıkıp geliyor yanınıza. Tabii
ki dualar peşi sıra. Hasta olmanın güzel bir yanını
buluyorsunuz. Kalbinizde hiç bir küslük asılı kal-
mıyor. Ve ameliyat günü geliyor. Önce köşe bucak
kaçan gözlerle buluşuyor gözleriniz. Sizin kaçırma
şansınız yok gözlerinizi artık, çünkü biliyorsunuz
belki, bu sizin onlarla buluşmak için son şansınız.
Ameliyata girmeden önce doktorlarımdan bir şey
rica ettiğimi hatırlıyorum.
Hayatımın her aşamasında mahremiyet duygusu-
na çok önem vermiş biri olarak bana bu konuda
yardımcı olmalarını istedim. Prostat ameliyatı için
belki de ne denli çaresiz bir istek olduğunu hiç
düşünmeden. Çok emin ellerde olduğumu biliyor-
dum yalnızca. Ameliyat odasının o buz gibi ma-
sasında ilerlerken Allah’ın takdirinden başka bir
şey almamıştım yanıma. Her şeyimi ona emanet
ederek ‘’El Mukadder La Yugayyer’’ ilahi kuralına
boyun eğmiştim 50 yıldır. Bu takdirle sığındığım
liman sakinleştirmişti beni ameliyat masasında…
Ve gözlerimi açtığımda yaşayıp yaşamadığımdan
emin değildim. Adeta bir kuş gibi hafiflemiştim.
Dünyanın ne kadar boş olduğunu ve bir gün mut-
laka çıkacağım son yolculuğumun da bu kadar
kolay başlamasını ve uyanacağım ebedi dünyaya
böyle bir kuş gibi hafiflemiş olarak adım atabil-
meyi arzu ettim yalnızca…
Otuz sekiz yıllık meslek hayatımda dinlediğim pek
çok hastalık hikâyesini yeniden dinlemeye hazırım
şimdi. Yüreğe ağır gelen bir hikâyeyi yaşamışım
bir kere, bundan gayrı yalnızca dost olmak düşer
sevdiklerimle…