Page 27 - aktuel-4

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2014 / 4
25
hemen kan ve idrar tahlilleri, beyin filmleri istendi-
ğini, raporlar çıktıktan sonra da hemen hemen her
muayene olduğu hekimin “
Önemli bir şeyin yokmuş,
bir ağrı kesici vereceğim, ağrın oldukça alırsın, ye-
meklerden sonra almayı ihmal etme!
” dedikten son-
ra, özenle yazdığı reçeteyi kendisine uzattığını bez-
gin ama mahçup bir ifadeyle anlattı. Artık tıptan
ümidini kesmiş ve halk arasından yetişme, çoğu kez
bitkilerden yapılan ilaçlarla tedaviler öneren ano-
nim hekimlerden medet ummaya başlamıştı. Aile-
sinde - sülalesinde bu şekilde amansız baş ağrısına
tutulmuş olan bir kişi olmadığını söylüyor, bunun da
kendisine olan inanırlığı zedelediğini, ahalinin “
te-
marüz
” yaptığını zannetmeye başladıklarını ve bu
nedenle derdini de kimselere anlatamaz hale geldi-
ğini - dinleyici bulmuş iken - uzun uzun örneklerle
anlattı.
Detaylı bir anamnezden sonra muayene masa-
sına aldığım hastanın nabzı oldukça dolgun idi.
Tansiyon aletinin manşonunu sağ koluna yer-
leştirdiğimde bu işlemin kendisine daha önceki
hiçbir muayenede uygulanmadığını söylemeden
edemedi. Evet, ilk kez bir tansiyon aleti ile kan
basıncı ölçülüyordu hastanın. Çıkan sonuç şaşır-
tıcı idi. Birkaç kez tekrarlanan ölçümler hep aynı
yüksek değerleri gösteriyordu.
Dosyalar dolusu tahliller ve röntgen filmlerinin ra-
porlarında hiçbir patolojik bulgu göremediğim has-
tanın usulünce yaptığım fizik muayenesinde de her-
hangi bir patolojik bulgu saptayamadım. Hastamın
önemli, ancak basit fakat nedenini aydınlatamadı-
ğım bir hipertansiyon rahatsızlığı vardı.
O günün koşullarında, görevli olduğum ilde hiper-
tansiyonun renal ve kardiyak nedenlerini araştırmak
için ilgili uzmanlıklarda hekim desteğinden de mah-
rum idim. Zorunluluk gereği, hastamızdan uygulaya-
cağına ilişkin söz aldığım “diyet” ile de destekleyerek,
anti-hipertansif tedaviye başladım.
Hastanın bunca tahlil ve incelemeye rağmen konula-
mayan teşhisin, basit bir tansiyon ölçümü ile aydınla-
tılmış olmasını kabullenemeyen bir tavırla yanımdan
ayrıldığını hatırlıyorum.
Hastamız sözünde durmuş, diyetini uygulamış, ilaçla-
rını düzenli kullanmış ve iki hafta sonra kontrole gel-
mişti. Tansiyonu normalleşmiş, baş ağrısından eser
kalmamıştı. Yaşamanın tadını tekrar hissettiğini söylü-
yor ve dualar ediyordu. Bana da mecburi hizmet yılla-
rımın sıkıntılı günlerinde bir ilaç gibi, karanlık geceler-
deki kutup yıldızı gibi ümit ışığı oluyordu başarılı geçen
çıkarsız, saf ve tertemiz bir hasta-hekim ilişkisi…