Page 32 - aktuel-8

Basic HTML Version

ortamın yaratılamamış olmasının da etkisi bü-
yük tabi ki. Ortamı pop, arabesk ve ne idüğü
belirsiz müzikler istila etmiş durumda. Burada
bir şeyi belirtmek isterim: Benim popüler mü-
zikle bir sorunum yok. Tabi ki her dönemde bir
popüler müzik anlayışı ortaya konmuştur ve ko-
nacaktır da. Ancak temelini klasikten alamayan
popüler müzikler de arzu edilen müzikal değere
ulaşamıyor. Bundan 50 yıl önce yapılan arabesk
ve popla şimdiki arasındaki farkı kıyaslarsanız
söylemek istediğimi çok daha iyi anlarsınız. Bi-
zim öncelikle kaliteli bir sanat, kültür ve musiki
vasatını oluşturmamız ve bu musikinin esasını
teşkil eden Meşk Sistemini, okullarda güçlen-
dirmeliyiz. Çünkü Meşkle sadece musikiyi de-
ğil, ustanın kültürel ve manevi birikimini de tale-
beye aktarmış oluyorsunuz.
Evvelden Musiki hayatın her kesiminde; ca-
mide, tekkede, doğumda, ölümde, düğünde,
her yerde vardı. Belki de bu musikiyi canlı tu-
tuyordu. Toplum içinde canlı bir şeydi musi-
ki. Modern toplumda bunların ortadan kalk-
mış olması mı durumu bu noktaya getirdi?
Yalnızca budur diyemeyiz ancak en büyük et-
kenlerden biri budur diyebiliriz. Bizim neslimiz
musikiyi hayatın her aşamasında kullanmıştır.
İbadet hayatına musikiyi entegre etmiş, adına
cami ve tekke musikisi demiştir. Ezan-ı şerifin
her vakitte farklı makamda okunuşunu, mev-
lid-i şerifin her bahrinin ayrı bir makamla ifade
edilişini, Enderun Teravihinde her dört rekat-
ta bir değişik ilahilerle farklı makamlara geçi-
şi keşfetmiştir bu nesil. Düğün derneklerinde
oyun havaları, halaylar ve horonlarla keyiflen-
meyi, cenazelerde ağıtlarla kederlenmeyi, sa-
vaşlarda mehterle coşmayı kısacası hayatın her
anını musiki ile yaşamayı başarmış bir milletiz
biz. Musiki için olmazsa olmaz bir şarttır bu:
Hayatın içinde olmak ve arzu edilmek. Bu ol-
mazsa zayıflar ve yok olup gider. Sanatkârı ve
bestekârı motive eden ve besleyen en büyük
güç musikiye olan teveccühtür. Eğer musiki kı-
sıtlı bir çevreye hapsedilirse arzu edilen değişim
ve gelişimi gösteremez. Daha da kötüsü top-
lumu besleyemez. İşte tekkeler, dergahlar, dost
ve musiki meclisleri, kıraathaneler, cemiyetler,
meydanlar insanların ortak yaşam alanlarıydı ve
buralarda paylaşılan en büyük değer musikiydi.
Sohbet ve muhabbet musiki zemininde şekille-
nirdi. Bugün bu paylaşımı gerçekleştirecek bir
toplumsal mekanizmaya sahip değiliz. Sohbe-
tin ve muhabbetin yerini başta televizyon olmak
üzere telefon, bilgisayar ve bilimum teknolojik
aygıtlar aldı. İnsan gittikçe mekanikleşti. Sanat-
sal ve kültürel bakış açısını kaybetti. Alaeddin
Yavaşca hoca bir sohbetinde "öncelikle musiki
konusunda dibe vurduğumuzu kabul etmeliyiz.
Arzu ettiğimiz gelişimi ancak ondan sonra baş-
latabiliriz" demişti. Evet bunu kabul etmez ve
idrakinde olmazsak ilk adımı atmamız mümkün
olmaz. Bu musikiyi bugünün idrakine bugünün
enstrümanlarıyla sunmak zorundayız. Ancak
aslını bozmaksızın. Televizyon kanallarını, twit-
ter ve facebook gibi sosyal medya ağlarını, ana
okulundan başlamak suretiyle eğitim kurum-
larını seferber edebilirsek müzikal ve kültürel
açıdan çok sağlam bir neslin temelini atabiliriz.
Musikiyi yaşatacak insansa, öncelikle o insanı
yetiştirmemiz gerekir. Eğer yetiştirebilirsek ki
bu mümkündür bu musikiyi ve bu kültürü ha-
yatın içinde yaşayan bir değere dönüştürebili-
riz. Arşivlere sıkıştırılmış bu yüce ve ulvi sanatı
gönüllerde yaşayan ve yaşarken paylaşılan bir
seviyeye getirebiliriz. işte o zaman çarklar ter-
sine döner, yeniden insan olur ve bizi biz yapan
manevi iklimimize kavuşmuş oluruz.
Bir de düğünlerin, sünnetin, asker uğurla-
manın, cenazenin… Hepsinin ayrı icra edilen
parçaları da vardı. Şimdi onları da kaybettik.
Hepsinde aynı şey var artık. Haydi, eller ha-
vaya deniyor, musiki ortadan kalkıyor.
Eskiden dergahların psikososyal
rehabilitasyon alanları gibi olduğunu
görüyorsunuz. Gidiyor insanlar orda bir
ilahi dinliyor, sohbet diniyor rahatlıyor.
Derdi olduğu zaman dertleşiyor.
Konuşacağı yer var çünkü. Şimdi
insanlar, anasıyla babasıyla konuşmuyor,
dertleşmiyor.
32
/ BezmiâlemAktüel 2015