Page 35 - aktuel-8

Basic HTML Version

devlet büyüklerimizin olması gerekiyor. Müzis-
yen ve kültür-sanat insanlarını duyacak, himaye
edecek, önemseyecek, değer verecek ve dinle-
yecek bir anlayışa ihtiyaç duyuyoruz.
Müziğin olmaması, müziğin sağlıklı olmama-
sı toplumun sağlıklı olmamasını da getiriyor
bize. Toplumdaki bütün o anomaliler hep
müzik ve diğer sanatların nakıs olmasından
kaynaklanıyor.
Tabi ki… Musiki, sanat ve kültürel paylaşımlar
aynı zamanda birer toplumsal rehabilitasyon
vasıtalarıdır. Geleneksel sanatlarımıza baktığı-
mızda bunu çok daha net bir şekilde görürüz.
Orta Oyunu, Karagöz, tiyatro ve sinema sanat-
sal zevkin yanında toplumun hislerine tercüman
olma, insanların söylemek isteyip de söyleye-
mediklerini dillendirme ve bu sayede trahatla-
ma işlevini de görmüştür. Aynı şey musiki için
de geçerlidir. Hayatın verdiği zorluklar musiki
aracılığıyla bambaşka duygulara dönüşür ve
kişi ruhsal bir rahatlama yaşar. İşte bu rahat-
lama toplumsal sağlığa da büyük bir katkıdır.
Kent hayatında park ve bahçeler nefes aldırır,
sanat ve musiki de ruhu yüceltir.
Ailenin çözülmesinin de payı var mı bunda?
Kültür, sanat ve musiki toplumun en önemli
harçlarıdır demiştik. Eski dönemlerde aile bi-
reylerinden başlayarak toplumun bütün kat-
manlarını birbirine bağlıyordu. Aynı zevki, aynı
musikiyi, aynı kültürü paylaşan insanlar hayatta
mutluluk ve huzura en yakın insanlardır. Sanat-
sal yozlaşma yıkıma önce aileden başlıyor. Ni-
tekim günümüzde de böyle oldu. Aynı evde ayrı
dünyalara mensup insanlar türedi. Artık sohbet
yok. Paylaşım yok. Konuşulanlar sorumluluklar
ve ihtiyaçlar üzerinde şekilleniyor. Kısır bir dön-
günün içindeyiz. Musiki ve sanat yozlaştıkça
aile bağlarımız zayıflıyor, aile bağlarımız zayıfla-
dıkça kültür ve gelenekten uzaklaşıyoruz.
Son olarak Haliç Üniversitesi’ndaki görevi-
nizden bahseder misiniz? Konuştuğumuz
konuları eğitime yansıtma noktasında nasıl
bir yaklaşım içindesiniz?
Haliç Üniversitesi 17 yıllık bir geçmişe sahip.
İlk kurulduğunda Konservatuar da kuruluyor.
Haliç Konservatuarı ilk vakıf üniversitesi kon-
servatuarı olma özelliğine sahip. Bünyemizde
çok değerli hocalarımız var. Türk musikisinde
Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca hoca var ki kendi-
si malumunuz meşk zincirinin son halkası, ho-
camız, üstadımız, velinimetimizdir. Yine kanuni
Prof. Erol Deran, udi Prof. Mutlu Torun, Sadun
Aksüt, Serap Mutlu Akbulut, duayen hocaları-
mızdan Yücel Paşmakçı, Mehmet Erenler, Çetin
Akdeniz, Operada Leyla Pınar, Prof. Saim Akçıl
ve daha nice değerli üstatlar görev yapmakta-
dır. Tiyatro bölümümüzün kurucusu büyük usta
rahmetli Müşfik Kenter. Bu sene Konservatu-
arı Şişhane kampüsüne taşıyoruz ve orada bir
Müşfik Kenter Sahnesi kuruyoruz. Metin Akpı-
nar, Cevat Çapan, Ayşın Candan gibi değerli
hocalarımız çocuklarımızı yetiştiriyorlar. Türk
musikisi eğitiminde “Meşk Sistemi”ni model al-
dık. Müfredatımızı ona göre düzenledik. Opera
hakeza çok iyi bir temele sahip. Çok iyi sanat-
çılar yetiştiriyor. Tiyatro eğitiminde sadece mo-
dern tiyatroyu değil geleneksel tiyatroyu da işli-
yoruz. Bunun için özel bir müfredat belirlemesi
bile yaptık. Karagözü, Orta Oyununu, Kabare'yi
de çocuklarımıza öğreteceğiz. Amacımız bah-
settiğimiz sanat buhranını gidermede etkin ola-
bilmek, toplumumuza gerçek manada icracılar
ve sanatçılar yetiştirebilmek, ayrıca sanat poli-
tikalarına yön veren bir nesil yetiştirebilmektir.
Öğrencileriniz için de büyük bir fırsat olsa
gerek bu kadar önemli Hoca’dan ders ala-
bilmek…
Ne demek efendim, Alaeddin Yavaşca gibi bir
üstadın dizinin dibinde eser meşk etmek? Bu
nasıl bir onurdur? Nasıl bir nasiptir? Bilmiyorum
öğrencilerimiz bunun ne kadar farkında, ama
ilerleyen zamanda çok daha iyi anlayacaklar
ve o zaman diyecekler ki “keşke hocamızla bi-
raz daha zaman geçirebilseydik, keşke onunla
daha çok eser meşk edebilseydik, keşke ona
daha çok soru sorabilseydik”. Keşke dememe-
leri için onları yönlendiriyoruz ve bilinçlendirme-
ye çalışıyoruz.
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.
Çalışmalarınızda başarılar dileriz.
BezmiâlemAktüel 2015 /
35