Page 21 - aktuel-9

Basic HTML Version

BezmiâlemAktüel 2015 /
21
him’i bitmeyen imamet (liderlik)’le ve sonu gel-
meyen davetle onurlandırmış, onun soyuna pey-
gamberliği, veliliği ve dünyanın dini önderliğini
her zaman için nasib etmiş ve Hak uğrunda cihad
edip batıl ile devamlı savaşmalarını, Allah’a davet
etmelerini, insanlığın batmak üzere olan gemisini
hızlı akıntılara ve şiddetli dalgalara rağmen yüz-
dürme sorumluluğunu ve bütün insanlık kafilesinin
kurtuluşunun bağlı olduğu hayat çırasını, dalâlet
rüzgârlarından korumayı, bütün bu sorumluluk-
ları sonuna kadar onların omuzlarına yüklemiştir.
Hacda ve hac mevsiminde ibrahimmilletinin çocuk-
larının Mekke’deki senelik toplantısı; Hz. İbrahim
(a.s.) ile onun yolunda olanlarının ve manevi evlatla-
rının arasındaki ortak bağdır. Hac; mânâları, inanç-
ları, amaçları yenilemek için tamamen yeterlidir. Bu
hacda, sadece Tevhid dinine inanan bu İslam mil-
letinin değil bütün insanlığın devamı, bekası vardır.
“Allah, hürmetli ev Kabe’yi, hürmetli ayı, kur-
banı, boynu tasmalı kurbanlıkları insanların fay-
dası için ortaya koydu. Bu, Allah’ın göklerde ve
yerde olanları bildiğini ve Allah’ın şüphesiz her
şeyi Bilen olduğunu bilmeniz içindir.’’ (Maide 97)
Cahiliye Arapları da Hz. İbrahim Aleyhisselam’dan
kalmabiradetle, paganistunsurlarlakirletilmişatala-
rındangördüklerigibihacyapmaktaydılar.Busebep-
ten Mekkeliler Arafat’a çıkmıyorlar bunu da sadece
dışarıdan gelenlerin yapması gereken bir adet oldu-
ğunu söylüyorlardı. Bu yanlış anlayış Efendimiz tara-
fından düzeltilmiş ve asli kimliğine döndürülmüştür.
Hac, herhangi bir mukaddes yerin ziyaretinden çok
farklıdır. Hac, Rabbimizin belli şahıslara, belli va-
kitlerde, belli mekânlarda, belli ritüelleri farz kıldığı;
eğer yapmazsanız hesap gününde hesabını sora-
rım dediği bir mükellefiyettir. Belli kişiler de ayet-
ten öğrendiğimize göre, ona yol bulabilen ve hac
ibadeti niyetiyle oraya gidebilenlerdir. Şeytan taşla-
mak, Müzdelife’de vakfe yapmak, Mina’da şeytan
taşlamak ve kurban kesmek, Arafat’ta vakfe yap-
mak gibi hac ibadetinin menasiki İbrahim, İsmail
Efendilerimiz ve Hacer Validemiz etrafında örgüle-
şen menkıbeler dizisi ile izah edilir. Bu menkıbeler
ne kadar doğrudur bilinmez. Muhtemelen doğru da
olmayabilir. Bizim için önemli olan hac menasikinin
Resullah’a (Sav), Cebrail Aleyhisselam tarafından
tıpkı namazın nasıl kılınmasında olduğu gibi, talim
edilmesi ve onun da ümmetine bunu öğretmesidir.
Resulullah, ‘’hac Arafat’tır.’’ buyurmuştur. Are-
fe günü yapılan Arafat vakfesinin dışında-
ki menasik daha sonra yapılabilir. Ancak are-
fe gibi Arafat’ta bulunulmadıysa hac o sene
olmamış demektir. Artık yapılacak tek şey
daha sonraki senelerde bu ibadeti yapmaktır.
Kabe ile müminin kalbi arasında bir benzerlik vardır.
Onun için hacdaki maddi ritüelleri yerine getirmek
kadar, kalbin de Cenab-ı Allah’ın nazargahı olduğu
için, ihtiram gösterilmesi kötü özelliklerden -haset,
kin, ucub, düşmanlık, yalan, gıybet, kibir, nemime
gibi kötü özelliklerden temizlenmelidir. Unutulma-
malıdır ki din sadece mükellefiyetler topluluğunu
değil, aynı zamanda muhabbeti de ihtiva eder. İkisi
de dengeli şekilde gerçekleştirilmeli ve korunmalı-
dır. Çünkü tek kanatlı kuş uçamaz.
Kabe, çeşitli sebeplerle yıkılınca yerleşme
yeniden inşa edilmiştir. Ancak Kabe’nin yeri
Hz. İbrahim’den sonra hiç kaybolmamıştır
ve değişmemiştir. Zaten mühim olan bina
değil, mekândır. Çünkü Müminler binayı
değil Kabe arazisini ve o binanın kenarındaki
Hicr-i İsmail veya Hâtim denilen yarım daire
şeklindeki duvarın çerçevelediği araziyi tavaf
ederler.