Haberler
İnsanlığı Etkileyen Bulaşıcı Hastalıklar ve Pandemiler 8.03.2021

​Tarih boyunca insanlık birçok salgınla mücadele etmiş ve birçoğu karşısında çaresiz kalmıştır. Yüzyıllar sürebilen ve dalgalar halinde yayılan pandemilerin tarihini incelemek, covid-19 pandemisine ışık tutacaktır.

Dünyayı kasıp kavuran ve milyonlarca insanı etkisi altına alan covid-19 pandemisinde, ölü sayısı üç milyona yaklaştı. Bezmialem Tıp Öğrencileri Birliği'nin düzenlemiş olduğu webinarda konuşan   Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Bölümü Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuran Yıldırım, eski grip salgınlarının üç dalga halinde seyrettiğine dikkati çekti ve Covid-19 pandemisinin 3. Dalgasını beklediğini ve pandeminin 2022 yılının sonuna kadar devam edebileceğini belirtti. Sözlerine; “Tıp tarihçisi olarak veba, kolera pandemilerinin tarihlerini, tarihini okurken hepsi bana hikaye gibi geliyordu. Covid-19 pandemisi çıkınca kendimi zaman tünelinde 200-300 yıl öncesine gitmiş gibi hissettim. Günün birinde bir pandeminin içinde, ders anlatamayacağımı, aylarca evde izole olacağımı, maske takarak dolaşacağımı söyleseydi inanmazdım" diyerek sözlerine devam eden Yıldırım salgın yapan hastalıkların bakteri ve virüs kökenli oldukların altını çizdi. Önceleri bakteri kökenli salgın hastalıklar üzerinde araştırmalar yapmışken covid-19 pandemisinde evde izole olduğu aylarda virüs kökenli influenza/grip salgınları ve pandemileri hakkında araştırma yaptığını söyleyen Nuran Yıldırım, “Bakteri kökenli hastalıkların çok daha eski olduğunu sanıyordum. İnfluenza/gribin de 1918 pandemisini biliyordum. Oysa influenza/grip de Hippokrat zamanından beri salgınlar ve pek çok insanın öldüğü pandemiler yapmış" şeklinde konuştu.

Pandemi Yapmayan Fakat Çok İnsanı Etkileyen 'Cüzzam'

İnsanlık tarihini en çok etkileyen hastalıklardan örnekler veren Prof. Dr. Nuran Yıldırım, pandemi yapmayan fakat çok insanın hayatını değiştiren 'Cüzzam' hastalığına dikkat çekti. Yıldırım, “Cüzzamlıların vücutlarında derin yaralar açılıyor, bu yaralardan çok kötü kokulu sıvılar akıyor. Burunları, parmakları kopuyor ve çok çirkin bir görünüm alıyorlar" dedi. Mısır'daki mumyalar üzerinde yapılan araştırmalardan bu hastalığın, II. Ramses döneminde olduğunu belirten Yıldırım şöyle konuştu: “Cüzzamlı hastalar, Avrupa'da ayrı yerlerde tutulurdu. Etrafı su dolu hendeklerle çevrili adacıklarda, derme çatma kulübelerde tecrit edilir, topluma karışamazlardı. Yiyecekleri dışarıdan atılır, ara sıra şehre inmelerine izin verilirdi. Şehre inen cüzzamlılar renkli pelerinler giyer, ellerindeki zilleri çalarak dolaşırlardı, sağlıklı insanlar yanlarına yanaşmasın diye.  Osmanlı Kanunnamelerine göre cüzzamlılar ölü olarak kabul edilir, malı mülkü varislerine paylaştırılır ve bir cüzzamhaneye yerleştirilerek ölünceye kadar orada bakılırdı. Avrupa'dakilerden faklı olarak cüzzamhanelerde çok daha insancıl şartlarda yaşarlardı. Hatta Üsküdar Cüzzamhanesi'nde (Miskinler Tekkesi), birbirleriyle evlenip yaşarlar, bahçede sebze yetiştirip tavuk beslerlerdi."

Ya Öldüren ya da Kör Eden 'Çiçek Hastalığı'

“Milattan önce Çin'de ve Hindistan'da görülen çiçek hastalığı, pandemi yapmadı fakat çok insanı öldürdü ve kör bıraktı" diyen Prof. Dr. Nuran Yıldırım, insan bedeninde kabarcıklı yaralar çıkartan çiçeğin, dünyada en çok insanın ölümüne yol açan hastalıklardan biri olduğunu belirterek çiçek hastalığına yakalananların üçte ikisinin öldüğünü, geri kalanların ise gözlerinin kör olduğunu ve ömürlerinin geri kalanını yüzlerindeki çiçek yarası izleriyle yaşamak zorunda kaldığını söyledi. Bu hastalığa karşı bulunan ilk çarenin insandan insana aşılama (vaiolasyon) olduğunu belirten Yıldırım, “Hafif çiçek çıkarmakta olanların yaralarından alınan kabuklar, bekletildikten sonra gülsuyuyla ıslatılır ve sağlıklı çocukların kollarında iğneyle yapılan bir çiziğe sürülürdü. Osmanlı coğrafyasında 16. Yüzyıldan itibaren uygulanan bu yöntemi Edirne'de gören İngiltere'nin İstanbul sefirinin eşi Lady Mary Montagu oğlunu aşılatmış, İngiltere'ye dönünce arkadaşı Galler Prensesine söylemiş o da çocuklarını bu yöntemle aşılatmıştı"dedi. Bundan sonra, 'Türk Usukü Çiçek Aşısı' adıyla ünlenen bu yöntemin İngiltere'ye, oradan da Avrupa ve Amerika'ya yayıldığını belirten Prof. Dr. Yıldırım, “100 milyondan fazla insanın ölümüne neden olan bu hastalık 1977 yılında aşı sayesinde yeryüzünden silinmiştir" şeklinde konuştu.  

Tarihin En Korkunç Hastalıklarından Biri 'Veba'

Bakteriyel bir hastalık olan veba, yüzlerce yıl insanlığı etkilemiş ve kitlesel ölümlere yol açmıştır. Fare konaklı bir hastalıktır. Vebalı fareler üzerinde yaşayan pireler, farelerin kanını emdikten sonra insanı ısırır ve hastalığı bulaştırırdı. Fare-pire-insan üçgeninde yayılan bu hastalığın tarihin en korkunç hastalıklarından biri olduğunu belirten Prof. Dr. Nuran Yıldırım, bilinen ilk veba pandemisinin Mısır kaynaklı olduğuna dikkati çektikten sonra, Roma İmparatoru Jüstinyen zamanında, 542 yılı nisanında İstanbul'da başlayıp bütün dünyaya yayılarak, dalgalanmalar halinde üç yüz yıl sürdüğünü belirtmiştir.  O dönemde İstanbul çok kalabalık bir şehir olduğu için Mısır'dan gemilerle buğday alırmış. O sene buğday çuvalları içinde gelen vebalı farelerin hastalığı yaydığını söyleyen Yıldırım, “Dünya'yı kasıp kavuran veba salgınlarında ölenlerin cesetlerini gömecek kimse olmadığından cesetler sokaklarda kalırdı" dedi. İkinci veba pandemisi ise 1347-1350 yıllarında Avrupa'da çıkmış, Avrupa'nın üçte birini yok etmiş Asya'da ise yaklaşık 24 milyon kişinin ölümüne yol açmıştı diyen Prof. Dr. Yıldırım, “İstanbul'da bile 100 binden fazla insan öldü" şeklinde konuştu. Hıyarcıklı kara veba adını verdikleri hastalıkta insanların vücudunda kabarcıkların çıktığı, bu kabarcıkların içinden irin aktığını belirten Yıldırım, hastalığın temasla bulaştığını ve bunu da deneme yanılma yöntemiyle öğrendiklerini söyledi.

Uzak Doğudan Gelen Ölüm 'Kolera'

19. Yüzyılda altı büyük pandemi yapan kolera, 1817'de Hindistan'da ortaya çıkmış, 1831'de Avrupa'ya gelmiş ve ondan sonra bütün dünyaya yayılmıştır. Koleranın kirli sulardan kaynaklandığına dikkati çeken Prof. Dr. Nuran Yıldırım, 19. Yüzyılda şehir hijyeni bilinmediğinden içme sularının sağlandığı nehirlere ve derelere kanalizasyonların verildiğini, böylece kirlenen içme suları nedeniyle koleranın salgınları ve pandemileri çıktığını ifade etti. Yıldırım, koleranın kirli sularla bulaştığını ilk olarak John Snow adındaki İngiliz hekimin ileri sürdüğünü fakat bilim dünyasında tam kabul görmediğini belirttikten sonra, koleranın etkeni olan bakterinin Robert Koch tarafından 1883 yılında keşfedildiğini, ancak ondan sonra ortaya konan bilimsel mücadele yöntemleriyle pandemilerin 1923 yılında sona erdiğini anlattı.

Birinci Dünya Savaşını Bitiren Hastalık 'İspanyol Gribi'

İnfluenza ya da İspanyol Gribi olarak bilinen hastalık, bütün zamanların en korkunç pandemilerinden biridir. I. Dünya Savaşı sürerken Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kansas'taki bir askeri garnizonda başlamış, akciğer tutulumu nedeniyle kısa sürede kaybedilen askerlerin zatürreden öldüğü zannedilmişti. Amerika askerlerini savaşa katılmaları için gemilerle Fransa'ya göndermiş, askerle limana çıktıktan kısa bir süre sonra hastalık hızla bütün dünyaya yayılmıştır.  50 milyondan fazla insanı öldürdüğü düşünülen influenzanın, üç büyük dalga halinde gerçekleştiğini ileten Prof. Dr. Yıldırım, “Bazı kaynaklar bu pandeminin, I. Dünya Savaşı'nın bitirdiğini ileri sürmektedir" dedi. İspanyol gribinin virüsü, Alaska'daki buzul topraklara gömülü kurbanların akciğerlerinden alınan parçalar üzerinde yapılan çalışmalar sonunda tespit edilmiş, virüs laboratuvar ortamında dizilenerek yeniden yapılandırılıp incelenmiştir (2005).

 


İnsanlığı Etkileyen Bulaşıcı Hastalıklar ve Pandemiler