İLETİŞİM ENGLISH Ara ARA
Haberler
Prof. Dr. Cezmi Eraslan: “Cumhuriyet için hepimize görevler düşüyor” 30.10.2023

​Cumhuriyetimizin 100'üncü yılı kutlamaları kapsamında Üniversitemizde bir söyleşi veren Prof. Dr. Cezmi Eraslan, cumhuriyeti geleceğe taşımak için herkese görevler düştüğünü söyledi.

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılı, tüm yurtta olduğu gibi Üniversitemizde de coşkuyla kutlandı. Kutlamalar kapsamında gerçekleştirilen “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Söyleşisi"ne konuk olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cezmi Eraslan, cumhuriyetin kuruluşunu ve bugünlere gelişini anlattığı konuşmasında, cumhuriyeti geleceğe taşımak için herkese görev düştüğünü söyledi.

Prof. Dr. Kazancıoğlu: “Bu günler muhasebe günleri"

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başlayan programda açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektörümüz Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyetimizin kurulması ve bu günlere gelmesinde emeği geçen herkesi saygı, rahmet ve minnetle anarak başladığı konuşmasında “Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutladığımız bu mutlu günler, aynı zamanda geriye dönüp bakarak, 100 yılda neler yaptığımızı, hangi zorlukları aştığımızı, nereden nereye geldiğimizi değerlendirebileceğimiz birer muhasebe günleridir" ifadelerini kullandı. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi'nin Gureba-i Müslimin'den bu yana gelen anlayışla Türkiye'nin ilk yüzyılına tanıklık ve hizmet ettiğinin altını çizen Rektörümüz Prof. Dr. Kazancıoğlu, “Türkiye'nin sağlık temalı sayılı üniversitelerinden ve en köklü sağlık kuruluşlarından biri olarak, mucizelerle dolu bir öyküyü barındıran, büyük ve güçlü bir Türkiye'yi oluşturan Birinci Yüzyıl'ımızda ortaya koyduğumuz hizmetlerimize, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılı'nda da aynı şekilde devam edeceğiz. Bu yoldaki çalışmalarımıza, her geçen gün artan bir şevk ve coşkuyla devam ediyoruz" diye konuştu.

Rektör Hocamızdan sonra sahneye gelen Tıp Fakültesi 4'üncü sınıf öğrencimiz Murat Durmaz, şair Arif Nihat Asya'nın ünlü “Bayrak" şiirini seslendirdi. Öğrencimiz, büyük bir vakar ve başarıyla seslendirdiği güzel şiirin ardından coşkuyla alkışlandı.

Prof. Dr. Eraslan: “Cumhuriyeti anladık mı?"

Şiirin ardından “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Söyleşisi"ne geçilirken, program konuğumuz İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cezmi Eraslan, “Biz hakikaten Cumhuriyeti anladık, gereklerini yerine getirdik, ideallerine yakışır bireyler olduk mu diye bir sorgulama yapmak gerekir" ifadeleriyle başladığı konuşmasının ilk bölümünde 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nden itibaren, cumhuriyetin ilanına giden süreci ayrıntılarıyla anlattı.

“Milli Mücadele'nin başlangıcı 30 Ekim 1918'dir"

Milli Mücadele'nin başlangıç tarihinin 19 Mayıs 1919 değil aslında 30 Ekim 1918 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Eraslan, “Bizde Cumhuriyet tarihine bakıldığında, '29 Ekim 1923 öncesi Türkiye'de hiçbir şey yoktu, her şey cumhuriyetle geldi' gibi bir yaklaşım görüyoruz. Bizim doçentlik dönemlerimize denk gelen süreçte eğer dosyanızda Osmanlı'ya dönük olumlu bir şey varsa Cumhuriyet ve Atatürk'e dönük söylediğiniz olumlu şeyler itimat edilir bulunmuyordu. O zihniyetle 2000'li yıllara kadar bu yaşandı. Oysa 1827'de Mekteb-i Tıbbiye'nin, 1834'te Harbiye'nin kuruluşu söz konusu. Meşrutiyet ve her ne kadar tek adam ve müstebit bir idare de olsa 1878-1908 arası Sultan II.Abdülhamid devrinin reformlarıyla birçok alanda, o günün şartları ve imkanları çerçevesinde elden gelenin yapılmasıyla toplumun sağlayabildiği bir başarı, bir bilinç var" dedi.

“Cumhuriyet ağaç kovuğundan çıkmadı"

“Cumhuriyet elbette ağaç kovuğundan çıkmadı" diyen Prof. Dr. Eraslan, “Cumhuriyetin kurucu kadrosu, bilindiği gibi Osmanlı'nın son neslidir. Atatürk ve arkadaşlarının doğduğu yıllara bakarsanız 1880'li yıllardır. Osmanlı Devleti'nin yine ikinci Abdülhamid döneminde en devamlı istikrarlı politikalarını başlattığı dönemdir" diye konuştu. Cumhuriyetin temel kavramının “Millet Hakimiyeti" olduğunun altını çizen Prof. Dr. Eraslan, “Milletin ortak iradesine tabi olacak bir sistemi getirmek, 600 yıllık bir geleneği yıkmak demek, kolay bir şey değil.  30 Ekim 1918'den 9 Eylül 1922'ye kadar olan süreç, bu anlayış birliğinin de başarısını bize gösteriyor. Bunu belirleyen temel kavram millet egemenliği kavramıdır. Bu kavramın etek kemiğe büründüğü yer Büyük Millet Meclisi'dir. Amasya Tamimi'nden, Erzurum Sivas Kongreleri'ne, son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne giden süreçte temel talep millet iradesinin hakim, milli kuvvetlerin etkin kılınmasıdır" diye konuştu.

“Yunanistan 'piyon' oldu"

Milli Mücadele'nin bir Türk-Yunan savaşı gibi görünmesinin temel sebebinin Yunanistan'ın bir “piyon" olarak ileri sürülmesinden kaynaklandığının altını çizen Prof. Dr. Eraslan, “Yunan ordusunun arkasında İngiliz ve Fransızların sonuna kadar askeri ve mali desteği söz konusudur. Sakarya Savaşı'ndan sonra büründükleri tarafsız görüntüye rağmen İngiliz borsalarında Yunanistan'ın bütün kredi ihtiyaçlarının karşılanması da bunun delilidir" dedi. Atatürk'ün TBMM'yi kurduğu zaman işgali sonlandırmaktan sonra ikincil hedef olarak “Halife Padişahı kurtarma"yı ajandasına koyduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Eraslan, “Ama Atatürk'ün en başından itibaren, açık ve net ifade ettiği sadece adını koymadığı bir husus var, o da millet egemenliği… Diyor ki, 'Halife padişahın alacağı konumu Büyük Millet Meclisi belirleyecek.' Yani Meclis'in üzerinde artık bu memlekette başka bir müessese bir kurum yok. Bu çok önemli" şeklinde konuştu.

“Lozan'da daha iyisi yapılamazdı"

Türk milletinin 100 yılda cumhuriyet adına neyi içselleştirip içselleştiremediğinin bugün bile sorgulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Eraslan, “Biz bugün bile yöneticilerimize insanüstü varlıklar muamelesi yapıyoruz. Oysa hepsinin üzerinde millet iradesi var. Biz buna layık olabiliyor muyuz? Bugün onu sorgulamak gerekiyor" değerlendirmelerinde bulundu. Prof. Dr. Eraslan, Lozan Antlaşması'na da değinerek “Evet Lozan çok büyük bir zafer değildi. O zaman için eksikleri vardı ama o günün şartları içerisinde daha fazlasını acımasız Batı dünyasından alma şansınız yoktur" dedi. Prof. Dr. Eraslan, “Ben sağlıkçıyım, siyasetçi değilim deyip bir kenara çekilemezsiniz. Cumhuriyeti yaşatmak ve anlatmak için hepinize, hepimize görevler düşüyor" diyerek sözlerini tamamladı.

Prof. Dr. Eraslan'ın konuşmasının ardından günün anısına hazırlanan hediyeler, Rektörümüz Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu tarafından kendisine takdim edildi. Toplu fotoğraf çekiminin ardından salondakiler topluca Abdülhamid Han Oditoryumu'nun önüne çıkarak kutlamalara iştirak etti. Abdülhamid Han Oditoryumu önünde buluşan Bezmiâlem ailesi, orkestranın icra ettiği marşlar eşliğinde bayraklarla Cumhuriyet'in 100'üncü yılını coşkuyla kutladı. Kutlama sonunda kırmızı ve beyaz balonlar gökyüzüne bırakılarak renkli görüntüler oluşturuldu.

Prof. Dr. Cezmi Eraslan: “Cumhuriyet için hepimize görevler düşüyor”